Subscribe:

4 Eylül 2014 Perşembe

Veganlar neden süte bu kadar karşı?


Veganlar süt ve süt ürünlerini tüketmez çünkü süt aslında tecavüzün içilebilen halinden başka bir şey değildir. Genelde bu bilgiyi paylaştığımızda insanlardan gelen cevap şu: "Hayvanlara yazık ama ne yapayım çok seviyorum peyniri ve yoğurdu :((" Bir şeyi sevmenin ona her türlü hakkı sağladığını düşünen bencil ve vicdansız bir türün üyeleriyiz, orası muhakkak. Aynı kafa sevdiği kadını öldüren ya da ona tecavüz eden sapığı kınıyor oysa ki. Ne farkı var? İnek kadın kadar kendisine yapılanın farkında değil diye haklı mı oluyoruz? Öyleyse zihinsel engelli insanlara kötülük yapmak çok sorun değil mi diyeceğiz? Kaldı ki hayvanlar kendilerine yapılan zulümlerin gayet farkında!


Bir canlıyı hayatı boyunca iğrenç koşullarda yaşayacak şekilde hapsetmek, onun vücut bütünlüğünü bozmak, midesine delik açmak, rektumundan kol sokmak, yavrusundan ayırmak, zorla ve sürekli hamile bırakmak, boynuzlarını kesmek, memelerini sürekli yara olmaları pahasına makinelere bağlamak, meralarda ve güneşin altında otlayarak geçireceği zamanı iğrenç yemler yedirerek, antibiyotikler içirerek ve en kötüsü bitmek tükenmek bilmeyen bir can sıkıntısıyla geçirmeye zorlamak aşağılık bir iştir. Bu sektörün üreticisi de tüketicisi de bu zulme ortaktır. Süt içmek bir tercih ise tecavüz de bir tercih olarak değerlendirilmelidir. Bu konu bu kadar net.


SÜT İÇMEK BİR TERCİH DEĞİLDİR, ZULÜMDÜR. HER CANLININ ÖZGÜRCE YAŞAMA VE SUCUK OLMADAN ÖLME HAKKI VARDIR. BU HAKKI ONLARA TANIMAK BİR LÜTUF DEĞİL, BİR YÜKÜMLÜLÜKTÜR. 

Veganlık bir tercih meselesi değildir ve bu şekilde sunulması da insanların kendilerini aklamalarının yolu olmaktan başka bir şey değildir. Bir canlıyı öldürmek vs. öldürmemek; bir canlıya eziyet etmek vs. eziyet etmemek şeklinde bir tercih yelpazesi yok önümüzde. Eğer var olduğunu iddia ediyorsak, hırsızlık yapıp yapmamak, cinayet işleyip işlememek, tecavüz edip etmemek de bir tercih meselesi haline gelir. İnsana yapılınca kötü, hayvana yapılınca hakkımız demenin mantıklı bir açıklaması yok, hiç olmadı.

İnsanlar hayvanları sömürmeden sağlıklı yaşayabiliyor mu? Yaşayabiliyor. Öyleyse konunun tam olarak hangi kısmı tartışmaya açılmalı?


NOT: Geyikleri avlamazsa ölecek bir aslanla, bitki yiyerek sağlıklı yaşayabilen insanları kıyaslamak; merkezi sinir sistemi olan ve tıpkı insan gibi acı hissedebilen hayvan türleriyle merkezi sinir sitemi olmayan bitkileri kıyaslamak bir tartışma konusu olmaktan çoktan çıktı ama yine de not düşelim:

İnsanlar etçil midir? http://www.youtube.com/watch?v=IuyNM_inSnE (özet geçmek için güzel ve kısa bir anlatım)

Bitkilerin de canı var (sahiden mi? biz bilmiyorduk!)

vejetaryen ve veganlara en sık yöneltilen sorulardan birisidir, “peki, bitkiler de canlı değil mi?”bu soruya iki türlü yanıt verilebilir: budistler, canlılar arasında ‘hissetme yetisine sahip olan ve olmayan’ şeklinde bir ayrım yapıp, hissetme yetisine sahip olan canlılara zarar vermekten, dolayısıyla yemekten kaçınırlar. buradaki ‘his’, elbette insanla ortak olarak, öncelikle acı çekebilme ve mutlu olabilme yetisiyle tanımlanır. bu tanıma göre insan ve hayvanları, bitkilerden ayıran temel unsur, acı çekebilme ve mutlu olabilme yetisidir. bir havucun çırpındığını, bağırdığını, yalvardığını göremezsiniz, havucun hisleri yoktur. havuçla böyle bir empati geliştirmenin gereği yoktur. bu yaklaşım dolayısıyla bitkilerin yenmesinde bir sakınca yoktur.

fakat hayvanlar ile bitkiler arasında çok bariz farklılıklar olmakla birlikte bitkilerin tamamen ‘hissiz’ canlılar olduklarını da söyleyemeyiz. evet, onları toplarken gözleri bize yalvarırcasına bakmaz, kanamazlar, haykırmazlar, annelerinden ya da bebeklerinden ayrıldıkları için ağlamazlar.

dahası, hayvanlarla ortak olan acı ve mutluluk duyumuz ve çok benzer olan sinir sistemlerimiz sayesinde, hayvanların hissettiklerini kesinkes ‘bilebiliyorken’, bitkilerin his yetisi bizim için fazlaca belirsizliktir. ama biz onları duymasak da, bitkiler de çeşitli frekanslarda titreşimler yayarlar ve etraflarındaki titreşimleri algılarlar. bitkilerin, bulundukları ortamda olan bitenlere nasıl tepki verdiklerine, etraflarının farkında olduklarına dair çok ilgi çekici deneyler yapılmıştır.

bitki yetiştiren pek çok kişinin söylediği bir şey doğrudur. bitkilerinizle konuşursanız daha sağlıklı ve canlı olurlar. dahası, bitkiler, kendilerini çeşitli haşerat vb. saldırılardan korumak için oldukça karmaşık savunma mekanizmalarına sahiptir. kısacası, bitkiler de sandığımız kadar hissiz varlıklar olmayabilir. ve işte tam da bu yüzden, yani bitkiler de canlı olduklarından dolayı, veganlık daha ahlâki bir seçimdir! nasıl mı?şöyle ki, yediğimiz hayvanlar toprakta yetişmiyor… bu hayvanlar da bizim yiyebileceğimiz bitkileri, tahılları, bakliyatları yiyorlar. üstelik bizden çok daha fazlasını yiyip, bize çok azını veriyorlar. anımsayalım; 1 kilo et üretmek için kullanılan alan ve su ile 12 kilo soya fasulyesi ya da 8,5 kilo mısır üretilebilir. 40,4 dönüm arazi, sadece 20 kişiye yetecek kadar sığır eti üretirken, aslında 240 kişiyi beslemeye yetecek kadar buğday üretebilir. 1 kilo et elde etmek için, 7 kilo etlik bir enerji harcanmaktadır! geriye kalan 6 kilo ziyan oluyor…

kısacası, bitkilerin canını önemsiyorsak, onları hayvanlara yedireceğimize, kendimiz yiyerek çok daha azını tüketiyor oluruz.

`dikkat insan çıkabilir!` kitabından

Geri kalan her şey için: EARTHLINGS >>> http://www.youtube.com/watch?v=Aug2Yb7IUs8