Subscribe:

31 Mart 2012 Cumartesi

Eryaman'da Vahşet

2 gün önce bir İran vatandaşının Ankara Eryaman'da gezerken köpekler tarafından parçalanarak öldürüldüğü haberi tüm hayvan düşmanlarını galeyana getirmiş ve katliam nidaları attırmıştı. İranlı vatandaşın gerçekten köpekler tarafından parçalanıp parçalanmadığı 1 ay sonra çıkacak olan otopsi raporunda açıklığa kavuşacak.

Ancak bugünkü konumuz hayvan düşmanlarının geldiği son nokta maalesef. Son 2 günde Eryaman'da 5 (kimi kaynaklara göre 9) köpek yakılarak öldürüldü. Aşağıda fotoğraflarını gördüğünüz köpeğe ise:

  • Önce tecavüz edildi.
  • Sonra makatına sivri bir cisim sokularak oyuldu.
  • Boynu kırıldı.
  • En sonunda üzerine tiner dökülüp yakıldı.
Zavallının ağzından hala kan geliyordu. https://www.facebook.com/photo.php?v=415196421830848


Kalbinde merhamet taşıyan bir avuç insan bugün Etimesgut Belediyesi'ne masum yavrunun cesediyle birlikte geldi ve insanlara seslendi: "Eğer katil arıyorsanız köpeklere değil; komşularınıza, arkadaşlarınıza - kısacası insanlara bakın."




Güncelleme:
eryaman'da pakistan hesaplaşti,halk gitti kendi köpeklerini yakti

bakın bizim çocuklarımız eryaman'da kimi öldürmüş (!).. köpeklerimizin öldürdüğü iddia edilen ve hemen akabinde şerefsiz medya'nın galeyana getirmesi sonucu yüzlerce çocuğumuza karşı başlatılan cadı avına sebep olan iran uyruklu majid yahyakhani aslında kim biliyormusunuz..? aslında bu adam iranlı falan değil,pakistanlı.. pakistan'ın eski devlet başkanı zülfikar ali butto rejiiminin katil diye anılan generallerinden ablah yahyakhani'nin sürgündeki oğlu ve bir önceki pakistan devlet başkanı pervez müşerref dönemi dahil şu an ki pakistan yönetimi ve gizli servisi ''isi'' tarafından ısrarla aranan ve takip edilen bir pakistan rejim muhalifi.. zülfikar ali butto rejiminin devrilmesi ile iran'a kaçan bu aile oradan vatandaşlık hakkı ve oturma izni aldıktan sonra izlerinin bulunduğu gerekçesi ile 2001 yılında dönemin içişleri bakanı meral akşener tarafından verilen oturma izni ve bakanlar kurulu kararı ile ailece türkiye'ye iltica ediyor ve 6 yıl van'da yaşadıktan sonra 2008 yılında ankara'ya nakloluyor ve or-an semtine yerleştiriliyor,2010 yılında ise eryaman'a taşınıyor.. tüm bu nakiller,yerleşmeler,ikametler ise türk ve iran gizli servislerinin tavsiyeleri ile iç işleri bakanlığı gözetiminde gerçekleşiyor,zira bu vatandaş aynı zamanda pakistan'ın tüm elektronik silahlanma verilerini ülkesinden kaçarken iran'a götürmüş olan önemli biri ve pakistan gizli servisi ''isi'' tarafından da yıllardır aranıyor.. şimdi gelelim bu konunun bizi ilgilendiren bölümüne : bu ülkede 75 milyon insan yaşıyor.. bu ülkenin dağlarında,bayırlarında,köylerinde,kasabalarında binlerce köpeğimiz sürü ve gruplar halinde en olumsuz koşullarda yaşamaya çalışıyor.. yine bu ülkede bırakın eryaman gibi bir metropol semtini,en ücra dağ başlarında bile bizim çocuklarimiz kimseye saldirip öldürmezken bu eli kanlı majid yahyakhani denilen,peşinde gizli servislerin cirit attığı herifi gidiyor bizim çocuklarımız saldırıp öldürüyor.. yahu bu size hiç mantikli geliyor mu..? yahu burada belli ki açik seçik bir gizli servis operasyonu var,bunun aklanmasi için bizim yüzlerce çocuğumuzu hedef göstermek hangi ahlaka siğar..? yahu şerefsiz,satilik medya,bumudur senin haberciliğin..? anadolu ajansından devlet güdümü ile geçilen bilinçli haberleri fakstan alıp sorgulamadan sayfalara basmakmıdır gazetecilik..? kaç çocuğumuz öldü vahşice sizin bu satilik aymazliğinizdan..? ve daha nicesi galeyana getirdiğiniz cahil halkin önüne yem diye atildi..? sizler bu bu kurtlar vadisi devletinin maşalari olabilirsiniz ama biz hayvan severler sizden çok daha yürekliyiz,çünkü sizin hiç birinizin yatacak yeri yok.. ölen,öldürülen,vahşice katledilen,hedef gösterdiğiniz çocuklarimizin ahlari,yanarak ölürken attiklari çiğliklari çoluklarinizdan çocuklarinizdan çiksin inşallah.. * not : ulusal satılık medya'nın yapamadiği bu basit araştırmayı google international kaynaklarını 48 saat tarayarak yapmayı başaran burçak tecimer ve ece bürüngüz'e teşekkür ediyorum,elinize,yüreğinize sağlık kızlar.. 

pet skandal adli sayfadan alintidir.


26 Mart 2012 Pazartesi

Felçli Hayvan Bakımı


Bu çalışmayı yapan Nefes Nazkontpapak'a emekleri için çok teşekkür ediyoruz. Resimlerin üzerine tıkladığınızda büyük bir şekilde görüntüleyebilirsiniz.














SADECE KENDİ BİLGİLERİMİ VE DENEYİMLERİMİ PAYLAŞIYORUM

Doktorlar ve tıp onlara asla şans tanımadı. Ama ben ve onlar inandık ve başardık. Evet hiç bir zaman sağlıklı canlar gibi olamayacaklar ama çok azimliler. 

SADECE BİR KAÇ ADIM ATIYORLAR. ÇABUK YORULUYORLAR. MERDİVEN İNEMİYORLAR. KOŞTURUP COŞAMIYORLAR. HEP SİZE MUHTAÇLAR. AMA YAŞAMAK İSTİYORLAR.
YETERKİ SİZLER ELİNİZİ UZATIN, SEVGİ DOLU YÜREKLERİNİZİ ONLARA AÇIN.

1- Felçli hayvancığın odası nasıl olmalı?
Felçli hayvancık için hazırlayacağız oda ve yatak ne çok sıcak ne çok soğuk olmalı. Ilık bir oda olmalı, temiz havadar olmalı. Ne çok karanlık ne çok ışıklı - hafif loş olmalı. Gürültüden uzak huzurlu bir ortam olmalı. Yatağı yumuşak ve çok steril olmalı.

2-Felçli hayvancıkların yatağı nasıl olmalı?
Hayvancığın yattığı yer asla sert bir zemin olmamalı. Yumuşak, mümkünse pamuk döşek olmalı. Asla ve asla yüksek bir yer olmamalı. Koltuk kanepe divan gibi. Yatağı mutlaka yere yapılmalı. Felçli de olsa özellikle tuvaleti geldiğinde hareket etmeye çalışıyorlar. Bu esnada yüksek yerde yatıyorsa aşağı düşebilrler. Mutlaka yerde yumuşak yatakta yatmalılar.
Yatağı çok temiz olmalı. Hasta bezleri ile korunmalı.

3- Felçli hayvancıklarda uzun süre yatmaktan oluşan yara bakımı nasıl olmalı?
Felçli hayvancıklarda da tıpkı insanlardaki gibi uzun süre aynı modelde yatmaktan ve hareket edememekten kaynaklanan yatak yarası dediğimiz yaralar oluşuyor. Ayrıca çok uzun zaman kendi çişinin kakasının üzerinde kalması da yaraların çok çabuk açılmasına büyümesine ve enfekte olmasına neden oluyor. Özellikle iki omuz başı ve 2 kalça kemiği yatmaktan dolayı dışarıya bası yapıp yara açılmasına ve kemiklerin de dışarı çıkmasına neden oluyor.
Nefes kızı evlat edindiğimizde yaralar içindeydi. Yara bakımı için 2-3 günlük cerrah kardeşimden hemşirelik kursu aldım. Onun bana öğrettiği bilgiler ışığında hareket ettim. Nefes kızın çok derin ve büyük yaralarını yaklaşık bir buçuk iki ayda öğrendiğim bilgilerle kapattım.
  • Öncelikle ellerinizin temizliğine ve hayvancığın temizliğine çok dikkat edeceksiniz.
  • Yatağı çok temiz olacak.
  • Uzun süre çiş ve kaka üstünde kalmayacak.
  • Özellikle çiş yaptığı zaman çok güzel temizleyeceksiniz ve onu kuru tutmaya çalışacaksınız.
  • Açık yara kuru ise nemlendirmeye, ıslak yara ise kurutmaya çalışacaksınız.
  • En çok 2 saat aralıklarda hayvancığın yatış pozisyonunu değiştireceksiniz. Sağ tarafına yatıyorsa sol tarafına, sol tarafına yatıyorsa sağ tarafına döndüreceksiniz.
  • Yaraların tedavisinde yatış pozisyonunu sık sık değiştirmeniz, kullandığınız ilaçlar aparatlar kadar önemli.


4-
Açık yaraların tedavisinde kullanılan yara tedavi edici ped malzemeler
ve yara tedavisinde kullanılan çok değişik ilaçlı pedler var. Ben en çok Comfeel kullandım. İnsanların yatak yaralarında kullanılanlardan. Çok faydasını gördüm. Nemli ortamda yara iyileşmesi için hidrokolloid yara örtüleridir. İthal ürünlerdir. Bakteri ve su geçirmez. Derinin oksijen alış verişini engellemez. Yara örtülerinin esnek ve elastiki oluşu yara yüzeyine ve vücut kıvrımlarına uyumu sağlar. Üstün yapışma gücü, ağrıyı ve yara kokusunu azaltıcı özellikleriyle her türlü yarayı iyileştirmeye yöneliktir. Yaradaki akıntıları bütünüyle emer.
İkinci enfeksiyon riskini azaltır.

5- Comfeel nasıl kullanılır?
Önce açık yarayı çok güzel temizliyorsunuz.
Bu ürünün ortasında 3 halka var. Birinci haklayı açıyorsunuz. Yaranın üstüne tutuyorsunuz. Yara bu ölçüde ise tamam ama yara daha büyükse ikinci halkayıda açıyorsunuz. Yara bundan da büyükse üçüncü halkayı da açıyorsunuz. Yani açık yaranın büyüklüğü ne kadarsa
ölçüye karar verdikten sonra bu pedi yaranın üstüne kapatıyorsunuz. Üzerini spanç ve bantla kapatıyorsunuz. 1 gün koruyor. Kenarındaki köpük malzemede yastık görevini yapıyor. Kemiklerin basısını azaltıp omzunun yada kalçasının yumuşak alanda kalmasını sağlıyor. Tıpkı yastık gibi. Nefes kızın resimlerinde görebilrsiniz.

6- Tegaderm Hydrocolloid (yara tedavisi için) nasıl kullanılır?
Tıpkı Comfeel gibi yara bakımı için kullanılan ilaçlı yara bandı açık yaraların tedavisinde faydalı bir ürün. Öncelikle yarayı çok iyi temizliyoruz. Önce 1 numaralı alanı açıyoruz. Sonra 2 numaralı alanı açıp açık yaranın üstüne kapatıyoruz.

7- Yatalak hayvancıklarda masaj ve kültür fizik hareketleri nasıl yapılmalıdır?
Feçli hayvancıklarda kültür fizik hareketleri ve masaj tedavinin diğer kısmı. Uzun süre yatağa mahkum olmalarından dolayı kaslarını kemiklerini kullanamıyorlar. Bu sebeple hergün onlara masaj ve kültür fizik hareketlerini düzenli yaptırmalıyız.
Masaj için 2 lt kola şişesine ılık su koyuyoruz. Şişenin kendi kapağı ile içine saf alkol koyup çalkalıyoruz. Bir leğene boşaltıyoruz. Ellerimizi içine sokuyoruz. Bacaklarına ve kollarına masaj yapıyoruz. Küçük ovalamalarla ve içeri dışarı öne arkaya onu incitmeden kollarını bacaklarını oynatıyoruz. Gün içinde 3 yada en az 2 kere 15-20 dakika sürelerle. Böylece gün içinde sizin sayenizde koşmuş yürümüş oluyor. Kaslarını ve kemiklerini kullanmış oluyor. Eğer bunu yapmazsanız kaslarını yitirmeye başlıyor. Kemikleri kazık kesiliyor. Sırtını da unutmuyoruz. Sırtına ve beline de küçük ovalamalarla masajımızı yapıyoruz. Masaj ve kültür fizik hareketleri onların tedavisinde çok önemli bir yer tutuyor. Masaj bittikten sonra çok iyi kurutuyorsunuz. Islak kalmamalı.

8- Felçli hayvancıklarda su cimnastiğinin önemi
Felçli hayvancıklarda tedavinin önemli bir bölümü de su tedavisi olarak da bilinen su cimnastiğidir. İmkanınız varsa öncelikle deniz, yoksa havuz, o da yoksa evinizdeki küvetiniz yeterlidir. Mevsim sıcaklığına göre (kış yada yaz ise) küveti az bir suyla doldurun. Hayvancığı küvete alın. Ama sıkı tutarak, onu severek konuşarak korkmasını engelleyin. Size güvenmesini sağlayın. Onu yormadan kalabildiğiniz sürece suda kalınız. O küçük çırpınışlarıyla kollarını bacaklarını oynatmaya başlayacaktır. Böyece kaslarını kemiklerini kullanmış, çalıştırmış olacaktır. O günkü koşmasını yürümesini kendi çabalarıyla yapmış olacaktır.
Felçli yatalak hayvancıklarda su tedavisi çok çok önemlidir.

9- Felçli hayvanlarda beslenmenin önemi
Felçli ve yatalak hayvancıklarda kuru mama asla kullanılmamalı. Ona özel pişen ev yemekleri ile beslenmeli. Süt ve peynir tüketimi çok çok önemli. Açılan yaraların kapanmasında protein ağırlıklı beslenmenin önemi çok büyüktür. Tavuk eti ve ciğeri, kırmızı et  de beslenmesinde mutlaka olmalı. kuru mama kalitesi ne olursa olsun asla kullanmayın. Bol proteinli ev yemegi. Kuru mama kullanilmasin.

 %50 et, %25 sebze, %25 tahil (pirinc, bulgur, makarna) ev yemegi yapilsin. Kas erimesi olmamasi acisindan bu cok onemli. Muhakkak kemik verilsin. Kemik verilemedigi zamanlar yarim kilo etin icine 1500 mg kalsiyum eklenmeli (Calcidin). Kasaptan bol kemik alınıp düdüklüde kaynatılmalı, suyu içine yemekleri karıştırarak ve vitamini ile beraber yedirilmeli. Hiç olmadı suyu içirilmeli, normal su da eksik edilmemeli.
Gunde muhakkak bir dis sarimsak ezilecek, diş küçük olacak, oda yemek içine karışacak. Lezzetli oluyor rahat yiyorlar. Viruslere karsi etkili ve bagisiklik sistemi icin iyi.

10- Klinik tedavilerinin yanında hangi ilaçları kullanabilriz?
-Transfer faktör (beşeri bir ilaçtır): İthal bir ilaç olup bağışıklık sistemini çok güçlendirmektedir. Sabah 2 adet akşam 2 adet kulanılabilir.
-Omega 3: Türk versiyonu olan Marincap değil ithal olan Omega 3 sabah akşam 1 adet kullanılmalıdır. B ve C vitamini ilaçları yan tedavi olarak kullanılmalıdır.

Ek Bilgi

1) - Conium 6C: Gunde 3 kere, 1 hafta kadar

    - Distemper 30C : Gunde 2 kere, 3 gun boyunca. Sonra 4 hafta boyunca haftada bir kere. Sonra 6 ay boyunca ayda bir kere yukardaki ikisi ayni anda baslanmali, 15 dk ara ile verilebilirler.

Eğer idrar tutamama ve arka ayaklarin kasilmasi gibi belirtiler de varsa:

Causticum 6C, gunde 3 kere 10 gun boyunca. İyilesme gorulurse 3 hafta sonra tekrar edilebilir. Yukardakilerle ayni anda kullanilabilir (15 dk ara ile)

Conium 6C son derece onemli , ozellikle genclikten dolayi olan arka ayak felci icin. 1 haftalik tedavi bitince eger hala tam iyilesmediyse, Conium 30C ye gecilecek. O da bir hafta kullanilip tam iyilesme saglanmamissa Conium 200C ve sonra Coium 1M seklinde artan dozlarda kullaniliyor. Bu tedavi cok basarili, cok hayvan iyilesti bu sayede...

2) Serum cok onemli. Atlatmis gorulse de deri alti verilmeye devam edilmeli tamamen iyilesinceye kadar. Laktatli ringer kullanilmali. 3.5 aylık civar köpeklerde 100 ml , 5 aydan büyükse günde 250 gr. olmalı. Mecbur kalmadıkça acı verdiğinden deri altına değil damardan verilmeli.

3) Ester-C cok onemli, eczanede bulunuyor. Bundan her 4 saate bir yarim tablet almali (500mglik), sabahtan yatincaya kadar. Olamiyorsa, gunde 3 tablet yuttursunlar muhakkak, 8 saat ara ile, ama ilk seçenek daha verimli. Serum içine verilirse daha iyi olur. Günde 2 kere 2000 m olarak (redokson 2 şer ampul verilebilir) sağlık karnelerine yazılabiliyor.

4) Immunex veya Transfer factor: Immunex Turkiyede var, muhakkak gunde 2 adet verilmeli. ( multi bileşik vitamin sınıfına giriyor, Immunex çok önemli ) eğer tablet olmazsa İmmuzinc şurup çok etkili. Şırınga ile ağızdan günde bir kez sabah kahvaltısından hemen sonra bir tatlı kaşığına eş …

5) B vitamini, yuksek doz olmali. İlk tercih, Neurogriseovit isimli igne, her gun bir adet. Olmuyorsa agizdan almak icin  Neurovit, sabah aksam yarim veya Benexol gunde yarim adet verilebilir. Her iki durumda da Becozyme surup bir olcek almali, tum B vitamini profilinin tam olmasi acisindan.

NOT: Tüm tabletler ayrı ayrı saatlerde ezilip yemeğe karıştıralabilir. Özellikle yoğurt içinde oldukça iyi yiyebiliyorlar. Örnek bir kaşık yoğurt ve ezilmiş tablet…

6) Epergriseovit ignesi (B12 vitamini o da). Neurogrisovit ile birlikte verilmeli

7) Multivitamin: Gunde bir olcek Vidaylin surup verilsin, veya yarim tablet Supradyn veya muadili yutturulsun.

24 Mart 2012 Cumartesi

Yetiştirdiğimiz Çocuklar Hayvana İşkence Ediyor!

Bir kaç küçük çocuk bu köpeğin ağzına güçlü bir fişek koydu ve köpek fişeği ağzından çıkaramadı. Sonuç ortada, bu çocuklar bir kaç dakikalık bu eğlencelerinden sonra hayatlarına hiç bir şey olmamış gibi devam ettiler. 


Dayanılmaz ağrılarına son vermek için bu köpek veterinerler tarafından uyutuldu.


Anne-babalar, bu zulme karşı iseniz, ki karşı değilseniz insanlığınızı sorgulayarak işe başlayınız, çocuklarınıza hayvan sevgisi aşılamayı unutmayınız.

Fotoğrafı paylaşmadan önce düşündüm, rahatsız etti ise üzgünüm ama paylaşmamak vicdanımı rahatsız ederdi.


Evet, güzel görünmüyor, ancak bizim hayatımızın gerçeği, onların her şekilde hayvan olmasına rağmen bizim anca "eğitim" sayesinde insan olabildiğimiz..


Kaynak: https://www.facebook.com/HayvanlarGuzeldir

15 Mart 2012 Perşembe

Sokak Hayvanları Sorunu

Sokak hayvanlari, bu toplumun kanayan yaralarindan biridir. Ülkemize gelen yabancilarin hemen dikkat çektikleri bir ilkellik göstergesi olarak yaftaladiklari sorunlardan biridir. 

Sokak hayvanlari sorununun asil sorumlusu, 

- aynı başka sorunlarımız gibi, o sorun sanki neredeyse asırlardır orada değilmiş gibi münferit hadiselerle hatırlayan, 

- sanki birden ortaya çıkmış gibi "şehri sokak köpekleri işgal etti", "sokakları kopek pisliği basti" gibi yorumlarla gündeme taşiyan, 

- çözüm yerine çözümsüzlüğü körükleyen,
- kisir oldu bittici tavirlarla faturayi zavalli hayvanlara kesip onlari itlaf eden, tecrit kamplarina süren,
- sonra da her ilkel toplumun çocuksu zayif hafizasi gereği hemen unutup ona arkasini dönen toplum genelidir, çoğunluktur. 

Sözde fikir önderleri olarak ortaya atilan bazi bilinçsiz kişiler, sorumluluğu üzerinden atmaya çalişan yerel yöneticiler, oy potansiyeline şirin gözükmeye çalişan konunun özünden bihaber politikacilar ve tiraj ve reklam geliri uğruna tamamen tarafli yayinlar yapan bir takim basin da yangina körükle varmak için firsat kollar görünmektedir.


Hayvanlara yapilan mezalimden sonra en büyük haksizlik ise, bu soruna sirtini dönmeyi insanliğina yediremeyen, şahsi gayretleriyle yada böyle bilinçsiz bir güruhun içinde cesurca örgütlenme çabalariyla, kendinden zaman, emek ve para harcayarak tamamen kamu yararina sokak hayvanlarini aşilatan kisirlaştiran ve yaşamlarini bir nebze olsun kolaylaştirmaya çabalayan ve sadece bu sorunu sahiplendiği  sorununun asil kaynaği imiş gibi saldiriya uğrayan bir avuç hayvan haklari gönüllüsüne karşi yapilmaktadir.
Bütün köpeklerin saldırgan olduğu, tehdit taşıdığına ilişkin savlar söz konusu tecrit için en önemli bahane olarak ileri sürülmektedir. Oysa bu tamamen köpekle aşina olmayan insanların bir önyargısından ibarettir. Köpekleri tanıyan onlardan korkmaz. Sadece köpekten korkan insanın bir sokak köpeği tarafından ısırılma riski vardır. Çözüm köpekleri tanımaktan geçer. Her aile çocuklarına bu eğitimi vermelidir. Hayvanlara aşinalık sadece bunun için değil, çocuğun sağlıklı bir ruh yapısı geliştirmesi için de önemlidir. Çözümü aşinalığın ve bilincin geliştirilmesidir. 
Kaldı ki saldırgan nitelikli köpekler hem yasanın hem konumuzun istisnasıdır. Bunların sokaklardan toplanması hem başka köpekler hem de insanlar için zaruridir. Buna ne yasa ne de sağduyu karşıdır. Mesele kurunun yanında yaşın yanması meselesidir. Bir takim yasadışı işler yapan insanlar yüzünden bir etnik gurubun tamamını suçlamak, ya da siyonist emelleri var diye tüm Yahudileri soykırıma tabii tutmak gibi bir şeydir. Temelinde genellemek, ötekileştimek, başkalaştırmak yatar.

Kaynak: andrew / http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=27755318 

Bir Bakımevi Nasıl Olmalı?


Özellikle son zamanlarda,Manyas'dan Bingöl'e kadar, Maraş'tan Anamur'a kadar pek çok il ve ilçeden, gerek gönüllülerden ve gerekse belediye veteriner hekimleri ve başkanlarindan "Kısırlaştırma ve Bakım Merkezi" kurmak istedikleri, bununla ilgili plan, resim, vb bilgi isteği gelmekte. Zehirlemelere ( itlaflara )karşı olan tepkiler arttıkça, belediyeler de bir şekilde yasal cözümler üretmeye çalışıyorlar ve bizlere görüş soruyorlar. Sadece kısırlaştırma merkezi oluşturmanın yetmeyecegini, mutlaka "magdur ve bakıma muhtaç olanlar" için de ömur boyu kalacakları yerlerin yapılmasının da yasa geregi olduğunu ve bunun önemli bir ihtiyaç olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.

Tabii bunun bir de riski var. Anadolu açlıktan ölume mahkum edilen hayvanların bulunduğu bakımevleri ile doluyken, bu kurulan yerlerin ne derece insani koşullarda olacağı da bir soru işareti. En azından iyi niyetli belediye yaklaşımının olacağı ve inşallah gönüllülerin de bulunacağı yerler oluşmasını hedefleyerek genel bilgilendirme yapıyoruz.

Bakımevi dendiğinde nedense hep "BETON FAYANS ve DEMIR PARMAKLIK"çağrıştırıyor belediye görevlileri için. Hiç bir bakımevi iyi değildir! Her barınakta gözümüzün görmediği, hissetmediğimiz, anlamadiğımız nice dramlar yaşanıyor, bizimki de dahil olmak üzere. Burada da dar ve küçük alanlarda hem hayvan kavgaları hem de temizlik sorunu yaşanıyor. Geniş alanlarda bu iki sorun da en aza inmiş durumda. Hayvanlar koşup oynayıp enerji harcıyorlar, karınları tok ve suları da olursa, kavga yaralama parçalama çok sık yasanmıyor. Alan geniş olduğu için ve toprak da olduğu için, pislikler düzenli toplanınca koku ve kirlenme de sorun teşkil edecek düzeyde olmuyor.  Ama başka yolu da olmadıgı için, hiç olmazsa mevcutları iyi koşullara getirmeye gayret etmek lazım.

Evlerden sokaklara atılanlar, sokaklarda yaşamaya çalışanlar için sokaklar çok güvensiz. Zehir var, ölüm var, işkence var! Bu gerçekler yanında bakımevleri de F TİPİ kafesler olunca, yaşam hakları sıfıra inmiş oluyor bu hayvanların. Çok masraf gerektirmeyen, belediyelerin rahatça yapabilecekleri, hayvanların bu HAPİSHANE hayatlarını en az zahmetli şekle indirecek bir yapılanma bu.

Bakımevleri'nde ömür boyu kalacak bu muhtaç hayvanlar için doğala yakın koşullardaki gezinti alanları da yapılması gerekir! Etrafta duvar olmadığı için her yerden görülebilir olması nedeniyle kontrol altında tutulması, dışarıdan gözlenir olması da çok önemli. Görevlilerin, işçilerin  üzerinde bir çesit denetim baskısı sağlanmış oluyor, bu nedenle cevresinin açık olması gerektiğini, asla duvar yapılmaması gerektiğini hep vurgulayın.

Adana Büyükşehir Belediyesi DOHAYKO Hayvan Bakımevi'nin, sürekli kalan hayvanlar için olan geniş gezinti alanlı bahçelerinin resimlerini paylaşıyorum. Buralarda esas olarak Bir bakımevin de mutlak olması gerekli Klübe, Gölgelik, beton Teras, Toprak Bahçe uygulaması var! Bu konuda görüşmelere gidildiğinde veya sizlere sorulduğunda bu uygulamaları gösterebilirsiniz. Konu ile ilgili görsel broşür isteyenler ya da bir bakımevinin nasıl olmasına dair DVD sunum isteyenler , bunları ilgili belediye başkanlıklarına gösterip örnek bakımevi yapmak isteyenler HAYTAP'a eposta yazarak , bizden bunu ücretsiz olarak talep edebilirler.


BİR BAKIMEVİNDE OLMASI GEREKEN BELLİ BAŞLI HUSUSLAR :

1.Bakımevi Doğal Koşullarda olmalıdır:
Bakımevi  mümkün olduğunca doğal koşullarda olmalıdır. Toprak, taş, bitki, ağaç ve geniş gezinti alanları  olmazsa olmaz unsurlardır.
Genellikle toprak pis ve zor temizlenir olarak beton ise daha kolay temizlenir olarak bilinir ve kabul edilir. Halbuki toprak daha sağlıklı ve temizdir. Eğer toprak kirlenseydi on binlerce yıldır insan dışkısı, idrarı ve diğer kimyasal atıklarla toprağın bu gün çürümesi gerekirdi. Halbuki toprak kendini yenileme özelliğine sahiptir. Kendi yapısal özelliği içinde kendini yeniler.
Toprak zemin özellikle yaz ayları  için çok  sağlıklıdır. Hayvanlar eşeleyip içinde serinlerler. Kışın yağmurda çamur olma durumunda ise, çamurun zararlı olmadığını düşünüyoruz. Bizim barınakta hayvanları kapalı alanları, sundurmaları ve kulübeleri sağlanmıştır. Yağmur yağdığında isteyen hayvan kulübesine girer, isteyen gölgelik altında kalır, isteyen yağmur altında gezer. Alternatif korunaklar olduktan sonra yağmur altında kendi iradeleri ile dolaşıp çamura girmeleri kendi seçimleri. Tabii bu arada çamur derken bu batak şeklinde bir çamur değil. Islanmış toprağın bulaşması şeklinde.                  
Betonun ise yazın çok sıcak olması ve kışın da çok soğuk olması nedeniyle tercih edilmemesi gerekir mümkün olduğunca. Veya yarısı beton ise gezinti alanlarının diğer yarısı toprak olması. Toprak zeminin altı küçük çakıl taşları ile sertleştirilebilir.

Beton toprak gibi değildir. Kendini temizleyip yenileyemez. Su ile yıkandığında pislik üstünden gider ama mikroplu ortam kalır. Güçlü dezenfektanlar veya çamaşır suyu kullanılması gerekir. Bu da ne kadar iyi durulanırsa durulansın, hayvanlara kimyasal madde bulaşması demektir.
Tamamen görünürdeki temizlik için beton tercih ediliyor. Çok yanlış. Adana bakımevin'de birer metrekarelik tahta paletleri kış boyunca hayvanların çoğunlukla istirahat ettikleri ve bulundukları  toprak alanlara koyuyoruz. Bahar geldiğinde ise kaldırıyoruz. Çamur olayını büyük ölçüde önlediği gibi bahçede kalmak isteyen hayvanlara bir tahta alternatif sunulmuş oluyor.

2. Kulübeler tahta veya beton olabilir.
Kulübelerde en önemli özellik, tabanı mutlaka eğimli olmalıdır. İçi yakındığında kesinlikle su kendi akıntısı ile akmalıdır. Hiçbir işçi bu kulübelerin içini çok iyi kurulamaz. Su birikintileri kalırsa özellikle kışın hayvanlar için çok zararlı oluyor.Kulübeler tahta veya beton olsun, fark etmiyor, mutlaka içinde penceresi olmalı. Bu pencereler yerden çok yüksek olmamalı. Bunlar yazın açılmalı. Kışın da bir başka karton veya halı parçaları ile takviye ederek içerden kapatılmalı.Kulübeler çevresinde ikişer metre gibi bir beton terası kalacak şekilde bir beton zemine oturtulmalı. Kalan alan toprak olmalı. Kulübenin önünde büyük bir gölgelik olmalı. Kışın yağmurdan yazın da güneşten korunmaları için.Yavruların, hastaların ve yavrulu annelerin kaldıkları bölmelerde, kışın hayvanların çamura inmelerini önlemek için, kulübenin etrafındaki teras bölümü de ayrıca çevrelenip kapı konabilir. Bizim barınakta böyle bölmeler var. Yağmurlu havalarda sadece terasa çıkarlar. İyi havalarda bahçeye çıkacak kapıları da açılır.

3.Bakımevi  içindeki üniteler ve bölmelerin özellikleri:
Bakımevi girişinde öncelikle bir kulübe olmalı. Güvenlikçi burada durmalı.

a.Karantina: Esas olarak yan yana dizilmiş kapalı alanlar, bunların teras ve bahçeleri şeklinde oluşturulmuş bölmeler ilk gelen köpeklerin konduğu karantina bölümü olmalı. Hayvanlar kısırlaştırılıncaya kadar bu karantina bölmesinde kalacak. Bu süre uzun olabilir. Onun için bu bölmeler de en az ikişer metre kare olmalı, yine önünde küçük teras ve bahçe sistemi olmalıdır. Köpekler burada geçici olarak kalacakları için alanların çok büyük olmasına gerek yok.
b.Yavrulu anne bölmeleri: Daha sonra yavrulu annelerin kaldıkları bölmeler olmalı. Burada kulübeler en az üçer metre kare olmalı. Teras ve bahçe orta büyüklükte olmalı. Mutlaka toprak alanlar olmalı. Buranın kışın yavruların karlı ıslak bahçeye kaçmaması için kulübenin kapanabilir kapısı olmalı.Bu kulübelerde mutlaka tavandan ısıtıcılar olmalı. Ama iyi havalarda bahçeye açılan kapılar açılmalı ve yavrular ve anne toprak alana çıkabilmeli.

c.Terrier evleri: Daha sonra evinden atılmış küçük hayvanlar için büyük kapalı alanı olan TERRİER EVLERİ dediğimiz bölmeler olmalı. Buralarda ana özellik kapalı alanların içi oda gibi olmalı ve koltuk ve kanepeler sığmalıdır. Mutlaka elektrik ısıtıcı olmalıdır. Terrier evi de kış aylarında toprak bahçeye kapanan kapıları olmalıdır. Ama esas olarak hem kapalı alanın yani kulübenin hem terasın hem de bahçenin çok geniş olması gereklidir. Bu ev insanları kolay görecek ve gelenler tarafından da kolay görülecek gibi olmalıdır.

Terrier evi üç – dört ayrı bölmeli olmalıdır. Büyük terrierler, orta boylar ve küçükler olmak üzere üçe ayırırız. Bir de evinden yeni ayrılmış ve çok ürkek olanlar vardır. Yani dört bölmeli ev köpekleri için yer yeterlidir. Bunun dışında hasta ve uyuz olan terierlerin konacakları bir ayrı bölme de olmalıdır. Tek tek hasta olan terrierlerin konacağı birer metrekarelik bölmelerin bulunduğu bir ayrı yer de olmalıdır.

d. Sokaktan toplanan köpekler için bölümler: Burada  çok büyük gezinti alanı olan, gezinti alanında gölgelikleri olan, klübeleri büyük olan 4 ayrı bahçeli bölme olmalıdır. Yavruluktan yeni çıkanlar, küçükler, orta boylar, büyükler, agresifler, çok uysallar  için ayrı ayrı bölmeler olmalıdır.

e. Uyuzlar için ayrı iki bölme olmalıdır. Orta boy ve büyük olanlar için.

f.Ameliyat sonrası hayvanların konduğu bölmeler: Bir buçuk metreden küçük olmamak kaydı ile kafesli bölmeler de olmalıdır. Bunlar kliniğe en yakın yerlerde olmalıdır. Mutlaka ısıtılmış odalarda olmalıdır.

4. Klinik, idari bölümler:
Bakımevi alanının ortasında bina olmalı, bütün bölmeler merkeze doğru gelen ve binaya kavuşan biçimde yerleştirilmelidir. Mümkün olduğunca tek merkezden bakıldığında tüm alanlar görülmelidir.
Ortadaki binanın üst katı bekçi lojmanı olmalı, bekçi ailesi ile burada kalmalıdır. Alt kat ise ameliyathane, odalar ve tedavi odası olmalıdır. Bina tüm bölmelere yakın olmalıdır. Ortada olmalıdır. Binanın  yanında ikinci bir bina olmalıdır. Burası mutfak, yemek deposu, personel yemek odası, soyunma odası ve her gün duş alacakları bir yerin bulunduğu bir bina olmalıdır. Arka tarafta yüklük olarak kullanılacak bir depo olmalıdır. Binaların üstü bir boşluk bırakılmalı ekmekler burada kurutulmalıdır.

5.Diğer fiziksel özellikler ve öneriler:

Bahçelerde de mutlaka akıntı ve drenaj iyi olmalıdır. Klübelerin teras bölmelerinin önünde su arkları olmalıdır. Klübeler yıkandığında suları bahçeye değil bu oluklardan gitmelidir. Tüm klübelerin için mutlaka yıkandığında su dışarı akacak şekilde eğimli olmalıdır.

Elemanlar her gün akşama kadar düzenli olarak toprağın üzerindeki pislikleri alırsa, toprakta sorun olmaz.
Doğada tam sterilizasyon yani tam hijyenik koşullar yoktur. Bir yeri tam temiz veya tam mikropsuz yapmak mümkün değildir. Gerekli de değildir. Sokak hayvanları büyük ölçüde mikroplu ortamlarda yaşadıkları için, bağışıklık sistemi gelişmiştir. Temizlik kaygısı ile betona çok yer verilmemesi gereklidir.Beton kulübe ve teraslar mutlaka karo döşenmelidir. Esas olan AKINTININ iyi verilmesidir.

Ayrıca büyük gezinti alanları olmalıdır. Gölgelikler çok olmalıdır. Akıntısı iyi verilmiş kulübeler olmalıdır.
Yemek saatleri çok önemlidir. Toplu alanlarda aynı anda fazla sayıda yemek kabında yemek verilmelidir. Yemekler birbirinden uzak konmalı ki hayvanlar birbirleri ile kavga etmeden  rahat yesin.

Her bakımevinde,  tıpkı sokaklarda olduğu gibi yaralamayla neticelenen kavgalar mutlaka olur. Bu hayvanların doğasında vardır ve tamamen önlemek mümkün değildir. Fakat geniş gezinti alanları olması ve hayvanlara doyuncaya kadar yemek verilmesi bu kavga ve yaralanmaları EN AZA İNDİRMEKTEDİR. (Bu kavgaları en aza indirme konusunda diğer bir etken de, toplu alanlarda ki ayırıma yani küçük, orta  ve büyük boy ayırımının yanında, çok mazlum ve korkak olan hayvanların da ayrı bölmelere konmasıdır.)

Dikkat edilmesi gereken çok önemli bir diğer husus ise, bütün köpekler yemeğini yiyip çekildikten sonra  TEPSİLERİN DİBİNDE YEMEK kalmalıdır . Eğer tepsilerin dibinde yemek yoksa, bu mağdur ve mazlum olan hayvanların aç kaldığını gösterir. Mutlaka yemek kalmalıdır.

Bahçe çitleri kalın çelik hasır tel olmalı, tenis kortlarının etrafındaki gibi, en az iki metre yüksekliğinde olmalıdır. Kulübelere pencere konmazsa hem havalandırma olmaz hem de yazın fırın gibi olur içleri.
Hasta ve yaralı kediler için de üstü kümes teli ile kapatılmış içi koltuk kanepe sığacak şekilde odalar olmalıdır. Yani bir çeşit ev olmalıdır. Biz normalde kedi almıyoruz ama evinden atılmış olanları almak zorunluluğu oluyor.

En önemli prensip: Bakımevleri HASTA-YAVRULU-YARALI-MAĞDUR ve EVİNDEN ATILMIŞ HAYVANLAR için olmalı, bunun dışındakiler 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ve genelgeler gereği ALINDIKLARI YERE BIRAKILMALIDIR.

Kaynak: DOHAYKO

13 Mart 2012 Salı

Hayvan İstismarcılarına Ceza Kestirdik

Hayvan istismarı konularında ısrarlı takip ve resmi makamlara başvuru çok önemli. Bunun bir örneğini de Kütahya'nın Gediz ilçesinde yapılan hayvan katliamı olayında yaşadık. Birkaç hafta önce resmi makamlara gönderdiğimiz dilekçelerin sonucu bugün tarafımıza bildirildi. Aşağıda tarafımıza gönderilen cevabı göreceksiniz. Bu vesileyle tekrar hatırlatmak isteriz: Lütfen dilekçelerde bizleri yalnız bırakmayın. Tek kişinin başvurusu ile 100 kişinin başvurusu arasında sandığınızdan çok daha büyük fark var. Bir de Facebook gibi platformlarda hayvan istismarı, işkence vs. görüntülerine rastladığınızda lütfen sövüp geçmeyin. Mutlaka bizlere haber verin.


Kütahya İli Gediz İlçesinde, sosyal paylaşım sitesinde köpek dövüşleri ile ilgili video yayınları üzerine, Şube Müdürlüğümüzce Gediz Kaymakamlığı, Gediz İlçe Emniyet Müdürlüğü ve Gediz İlçe Jandarma Komutanlığı ile irtibata geçilerek, köpek dövüşleri yaptırdığı internette yayınlanan görüntülerinde kimlik tespitleri yapılan, Ayhan AYDIN ve Hakan AY isimli şahıslara 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunun 11. maddesi gereği 2037,00’şer (ikibinotuzyedi) TL. idari para cezası uygulanmış olup, 2 adet Kangal Köpeğine de el konulmuştur.
Bilgilerinize rica olunur.
Orman ve Su İşleri Kütahya Şube Müdürlüğü

12 Mart 2012 Pazartesi

Katliamlar Başlamadan Harekete Geçin


Değerli hayvan dostları;

Aşağıda alıntı yaptığımız yazışmayı dikkatle okumanızı rica ediyoruz.
Bu yazışmayı sadece Antalya özelinde değerlendirmeyin. Kendi yaşadığınız il, ilçe, belediye, kasaba ya da  köy için de düşünün. Tek tek kedi köpek beslemek maalesef bu acılara çözüm değil. Eğer hayvan katliamlarının önüne geçmek istiyorsanız örgütlü çalışma ŞART.

Dilediğiniz dernek ya da oluşuma katılın; eğer böyle bir oluşum yoksa siz kendiniz oluşturun. Ama yeter ki ÖRGÜTLENİN. İnanın kararlı ve azimli 2-3 kişi bile inanılmaz işler başarabiliyor.

Antalya başta olmak üzere tüm illerdeki hayvan hakkı savunucularına sesleniyoruz: LÜTFEN diğer hayvan hakkı gönüllüleriyle bağlantı kurun ve sistemli bir şekilde çalışın. Nereden başlayacağınızı bilemiyorsanız ve bildiğiniz bir dernek ya da oluşum yoksa lütfen bize ulaşın.

10 Mart 2012 Cumartesi

Kastamonu'da Ölüme Terk Edilen Mandalar

Kastamonu Cide ilçesine bağlı Derebucağı Köyü'nün Acina Mezrası'na ulaşımın kar nedeniyle kapandığı ve ulaşım sağlanamamasından dolayı hayvanlara yem götürülemediği ve hayvanların açlıktan ölmeye başladıkları haberi tarafımıza ulaştırılmıştır.


  • Söz konusu  yolun açılması,  
  • Gıda desteği ve oradaki hasta hayvanlara tıbbı desteğin yapılması
  • Hayvanların ivedilikle güven altına alınması için 


Sizlerin yardımına ihtiyacımız var.


Lütfen Kastamonu Valiliği, Kastamonu Belediyesi, Cide Belediyesi, Kastamonu İl Özel İdaresi, Kastamonu Emniyet Müdürlüğü, Karayolları başta olmak üzere tüm kurumlara telefon yağdıralım. Tanıdığınız milletvekilleri varsa konuyla ilgi bilgi verelim. 


AYRICA BASINI BİLGİLENDİRELİM. ÇÜNKÜ AYNEN SİVAS OLAYINDA OLDUĞU GİBİ HİÇBİR DEVLET KURUMU İŞ YAPMAYA YANAŞMIYOR.


T.C. Kastamonu Valiliği
Telefon : +90 366 214 11 22
Fax : +90 366 214 10 94



Kastamonu Belediyesi
Tel : 0366 214 10 48 
Fax : 0366 214 99 83


Kastamonu Emniyet Müdürlüğü


EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ KUZEYKENT ANA HİZMET BİNASI TELEFON VE FAKS NUMARALARI
Alan Kodu : ( 0 366 )
TELEFON
215 00 16
215 00 61
215 00 69
FAKS
215 31 01
SANTRAL AVEA HAT
0505 318 37 00-01
 
EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ EK HİZMET BİNASI TELEFON VE FAKS NUMARALARI
TELEFON
214 31 61
215 31 62
FAKS
214 31 60
SANTRAL AVEA HAT
0505 318 37 02
 
ASAYİŞ ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ
TELEFON
214 17 07
FAKS
214 41 25
SANTRAL AVEA HAT
0505 318 37 04
 
POLİS MERKEZİ AMİRLİĞİ
TELEFON
214 17 07
FAKS
214 24 03
SANTRAL AVEA HAT
0505 318 37 04



CİDE İLÇE EMNİYET AMİRLİĞİ

866 11 64
0505 318 37 26




KARAYOLLARI - TESİSİN ADI
YOLUN ADI
TELEFON
154.(CİDE) ŞB.
Cide-Kurucaşile
366 - 866 10 42
Azdavay Bakımevi
Azdavay-Pınarbaşı
366 - 717 11 90
Şenpazar Bakımevi
Cide-Şenpazar
366 - 788 10 43





Konuyla ilgili dilekçe hazırlandı. Ancak dilekçeye bakmalarını ve girişimde bulunmalarını beklemeye vakit yok. 


Lütfen ACİLEN siz de bir şeyler yapın.

9 Mart 2012 Cuma

Islak Mama Teneke Kutularını Katlayarak Çöpe Atın


Kedilerimize ve köpeklerimize çoğu zaman ıslak mama veriyoruz. Bildiğiniz üzere bu mamalar teneke kutularda. Bu kutuları fotoğraftaki gibi kıvırmadığınız takdirde, aç olan sokak kedileri çöpten çıkararak içlerinde kalanları yemeye çalışıyorlar. Ve yine fotoğraflarda gördüğünüz üzere tenekeye sıkışıp kalabiliyor ya da ciddi olarak yaralanabiliyorlar. 


LÜTFEN TENEKE KUTULARI KATLAYARAK ÇÖPE ATALIM. 



HaySev Facebook sayfası üyelerinden Sayın Gönül Özcan'a paylaşımından dolayı teşekkür ederiz.


7 Mart 2012 Çarşamba

Sivas'ta Ölüme Terk Edilen Kangallar

Dilekçe BİMER'E gönderilecek şekilde güncellendi.


Sadece 5 dakikanızı alacak bir işlem. Lütfen siz de dilekçeye katılın. 


Konu bölümüne şunu yazın: 
SİVAS'TAKİ GÖREV İHLALİ TÜRKİYE'Yİ DÜNYAYA REZİL ETTİ

Dilekçe (Belirtilen yerlere kişisel bilgilerinizi yazmayı unutmayın.)



Başbakanlık İletişim Merkezi'ne,

SİVAS'a 10 km mesafede bulunan Merakum Mevkiinde İl Özel İdare'ye  ait bir yerleşkenin  KANGAL KÖPEKLERİNE ÜRETİM ÇİFTLİĞİ olarak tahsis edildiği ve bu çiftlikte üretilen ŞAMPİYON Köpeklerin ve yavrularının kar yağışı dolayısı ile yolun kapanması sonucu 20 gün boyunca aç kalarak öldükleri haberi 06.03.2012 tarihinde Sivas'ın yerel bir tv kanalında yayımlanmıştır.


Konu ile ilgili olarak çiftliğin işletmeciliğini yapan Hüseyin Yıldız ; çiftliğin bulunduğu yern 2,3 metre kar alan bir tepe olduğunu, kendisinin 20 gün önce yemek almak için çiftlikten sivas'a geldiğini ve kar yağışından dolayı yolun kapanmasıyla tekrar çiftliğe gidemediğini, hayvanların ve hayvanlara bakan bir işçinin çiftlikte aç bir şekilde mahsur kaldıklarını tüm resmi kurumları arayarak yardım istediği halde kendisine yardım edilmediğini bildirmekte ve yardım istemektedir.


Çiftlikle telefon teması kuran Hüseyin Yıldız çiftlikte mahsur kalan işçinin de son 4 gündür yiyecek yemeği olmadığını, ve hayvanları besleyebilmek için ölmüş olan köpekleri diğerlerine yedirmeye çalıştığını bildirmiştir.


Açıkça görülmektedir ki Sivas valiliğine bağlı makamlar yol çalışması yapmadığından dolayı devlet eliyle üretilen ve dünyaca ünlü olan  köpekler, içinde bulunduğumuz yüzyılda 2012 yılında  açlıktan donarak ölmektedir..Bu ülkemizi tüm dünyaya karşı çok zor durumda bırakacak olan bir insanlık ayıbıdır.


Üstelik sadece köpekler değil, orada kalan bakıcının da hayatı tehdit altına sokulmuştur ve yol hala kapalı olduğundan ölüm tehlikesi şu an hala devam etmektedir.


Sivas'ın kış koşulları tarafınızdan bilinmekte iken; bu bölgenin üretim çiftliği olmasına izin verilmesi valiliği bu ölümlerden sorumlu tutmaktadır.


Yüksek makamınızdan acilen ;


öncelikle  çiftliğe giden yolun açılması ve gıda desteği ve oradaki hasta hayvanlara tıbbı desteğin yapılması ;


Hayvanların güven altına alınması; kalan hayvanların da aynı vahşeti yaşamamaları için söz konusu çiftliğin acilen uygun bir yere taşınması için gerekli girişimlerin yapılmasını,


Sorumlular hakkında soruşturma açılmasını,


Dilekçeme yasal hakkım gereği yasal süresi içinde yanıt verilmesini  talep  ediyorum.


Bilgilerinize arz ederim.


İSİM-SOYİSİM:
TC NO:
TEL:


EK 1)
Kanal 58 Haber kaydı youtube bağlatısı ile
http://www.youtube.com/watch?v=xn3zkHWfFFM&feature=youtu.be

EK 2)
Kanal 58 in  2. haber kaydı youtube bağlantısı
http://www.youtube.com/watch?v=2dY6GohGALU&feature=youtu.be


EK 3)
Çiftlikte açlıktan ölen köpeklerin fotoğrafları

açlıktan ölen köpekler
kar altında kalan hayvanlar
açlıktan ölmüş anne ve bebekleri


Dilekçenin gönderileceği adres: bimer@basbakanlik.gov.tr


Ve gönderin.

5 Mart 2012 Pazartesi

Et Endüstrisi: İthal Hayvanların Çektiği Çile

Aşağıda okuyacağınız haber bu kirli endüstrinin gerçeklerinden biri. 

Hayvansever Avrupalıların Kapıkule günlüğü

Türkiye’ye uzun yolculuklarla getirilen ithal hayvanların koşulları, Avrupalı hayvanseverlerin gündeminde. Geçtiğimiz hafta Avrupa’nın en büyük hayvan hakları örgütleri temsilcisi bir grup Kapıkule’de incelemelerde bulundu. Heyet gözlemlerini gün gün yayınlayıp bütün Avrupa’ya iletti. Grubun yedi günlük gözlemleri arasında iyi koşullarda taşınan hayvanlar kadar ‘aç, susuz kamyonlarda bekleyen hayvanlar, açlıktan kirli yatağını yiyen inekler, kamyondaki yoğunluktan ölen’ler de yer aldı. Sınırda bir hafta geçiren heyetle Tarım ve Köyişleri Bakanlığı da görüşerek koşulları iyileştirme sözü verdi. 

Türkiye’de hayvan ithalinin başlamasının üzerinden bir yıldan uzun bir süre geçti. Bu süre içinde hayvan ithalatıyla ilgili birçok tartışma yaşanırken, Avrupalı hayvanseverler de devreye girdi. Avrupa’da faaliyet gösteren organizasyonlar, önce Türkiye’ye ithal edilen hayvanların yolculuklarındaki zorlukları ortaya koyan bir rapor çalışmasına imza attı. Geçtiğimiz günlerde ise ‘Animal Welfare Foundation’ ve ‘Eyes on Animal’ üyelerinden oluşan bir ekip Türkiye sınırında ithal hayvan getiren kamyonları ve ithalat koşullarını inceledi. Web sayfalarından gün gün bütün dünyaya duyurulan geziden çarpıcı sonuçlar çıktı. 

1. GÜN: Gelen kamyonlardaki koşullar iyi. Fakat gelen kamyonların transport kağıtlarında hayvanların Bulgaristan’da Svilengrad’da dinlendiği yazıyor. Oysa orası kapatıldı, bu durumu görüşeceğiz... Birkaç haftadır gündemde olan bir başka uygulamaya göre, bazı hayvanlardan kan örneği alınıyor. Bu da ayrı bir stres ve gerginlik oluşturuyor, bu testlerin yolculuğun ortasında yapılması doğru değil. 

3. GÜN: 2.5 gündür bürokratik problemler nedeniyle bekletilen kamyonlar bugün yoluna devam etmeye başladı. Bugün gelen başka bir kamyon ise gümrük kapatıldığı için, ertesine güne kadar beklemek zorunda. Hayvanlar oldukça susamış ve acıkmış gözüküyor. Öyle ki, kamyonun kenarındaki bariyerleri ısıran hayvanlar var. 

4. GÜN: 3 bin 400 kilometrelik zor bir yoldan gelen kamyonda bazı hayvanların pislenmiş yataklarını yiyecek kadar aç olduğu dikkat çekiyor. 

5. GÜN: Güne güzel bir gelişmeyle başladık, Kapıkule sınırında hayvanlardan kan testi alınması uygulamasından vazgeçildi...Bir kamyondaki hayvanlar 5 gündür insansız bölgede bekletiliyor, hayvanlar ağırlık koşuluna uymadığı için bekletiliyorlar. 

6. GÜN: Bugün bir kamyonda 5 koyunun öldüğü tespit edildi. Kamyon şoförüne göre, küçük kuzularla koyunların bir arada olması nedeniyle, ezilmeler oldu ve böyle bir olay yaşandı. 

7. GÜN: Gelen bir kamyonda, zayıflık belirtileri gösteren bir ineğe rastladık. Yavaş nefes alıyordu, kalkmak  istemiyordu ve gözleri kırmızılaşmıştı. Şoföre bir veteriner muayenesi yaptırması önerisinde bulunduk, kabul etti. 

Bakanlıkta görüşme: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nda yetkililerle bir araya geldik. Görüşlerimize katılıyorlar. Durumu düzeltmek için önlem almaya başlamışlar. Sınır kapılarını hayvan taşıyan kamyonlar için 24 saat açık tutma projesinden memnun olduk. Aynı zamanda geniş kontrol bölümleri yapmak gibi bir projeleri var. Ancak maliyetli olacağı için zaman alacak. Geçmişte bazı ithalatçıların usulsüzlük yaparak, aynı kulak küpesini kullanarak hayvan ithalatını gerçekleştirmesi; gecikmelere ve ek önlem alınmasına neden olmuş.

Kaynak: Radikal Gazetesi

Et endüstrisinin kirli yüzünü daha yakından görmeye içiniz elverecekse  bu adresi ziyaret edin:
http://zulmugoruntule.wordpress.com/2011/10/29/mezbahalardaki-hak-ihlalleri-uzerine-roportaj/

Röportaj: Hayvan Hakları Aktivisti Eva Aksoy


Eva Aksoy; o, dağarcığı doğru net tartışmasız bilgilerle dolu, bir farklı insan ya da olması gereken gibi bir insan ve "Hayvan korumacı" tanımına dört dörtlük yakışan güzel cesur bir yürek. Mesafeli görünüşü altında sımsıcak, canlara adanmış bir yaşamı var Eva Aksoy´un. Rahatlıkla hayvan sorunları ile ilgili fikirlerimin bu kadar birebir örtüştüğü az kişilerden birisidir o diyebilirim. Sorularıma öylesine özel, doyurucu yanıtlar vermiş ki onunla olan sohbetimizi bir haftaya sığdıramadım. Lütfen her satırını dikkatle okuyun. Eminim öğrenecek çok şeyiniz olacaktır kendisinden, hatta bugüne kadarki öngörüleriniz değişecektir.



Eva Hanım, öncelikle sizi tanımak isteriz. Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?
- 1977'de geçici olarak bulunduğum yurtdışından İstanbul´a döndüğümde insanların hayvanları nasıl daha da dışlamaya, eziyet etmeye başladıklarını gördüm. Onlardan barındırabildiğim kadarını evime aldım. O yıllarda yeni doğmuş kızım da bakıma muhtaçtı. Sonuçta bakıma muhtaç sayısı artınca ne 20 yıllık müzik serüvenimi sürdürmeye, ne de diğer uğraşlarıma ayıracak zaman kaldı. Doğal olarak hayat tarzım o tarihlerden sonra tamamen değişti.
Hiçbir meslek ya da uğraşın, bir canlının hayatını korumak kadar yararlı ve yapıcı olduğunu sanmıyorum. Böyle bir yaşam tarzı seçtiğinizde birçok uğraşınızdan vazgeçmek zorunda kalıyorsunuz. Ama ben halimden memnunum.

Beslediğiniz evciliniz var mı? Bilgi verir misiniz?
- Karşıma çıkan, bana muhtaç olduğunu gördüğüm hayvanları tür ayırmadan, doğal ömürlerinin sonuna kadar yaşatmaya çalışırım. Sorumlulukları bana aittir. Sadece evcil değil, birçok yabanî hayvanı da yaşama döndürmeyi başardım. Bunları geçici bir hevesle yapmıyorum, tek amacım yaşamalarını sağlayabilmek. Evime ayak basmış hiçbir hayvanı bir başkasına güvenip emanet etmem, vermem.

Evimdeki hayvanlar, kimsenin acılarını önemsemediği, öncelik vermediği, tek başlarına hayatlarını sürdüremeyecek olan hayvanlardır. Yardım ettiklerim kimsenin ilgilenmediği, albenisi olmayan sıradan hayvanlardır. Herkesin üşümez,  acıkmaz, her şarta dayanır sandığı veya öleceğine mutlak gözüyle baktıklarıdır. Benim için hayvanseverin yaptığı ayrımcılık, belki de farkında olmadan, sarı ırk ıslakta kalabilir, siyah ırk üşümez, beyazlar narindir şeklinde keskin bir reddediştir. Bu yaklaşımı kabul etmem mümkün değil.

Hayvan sevgisiyle ne zaman tanıştınız. Size kim aşıladı?
- Herhangi bir şeye duyarlı olabilmek ve sevebilmek için önce onu fark etmek, fark edebilmek içinse uygun ortamda bulunmak gerektiğini düşünüyorum. Bu anlamda doğaya ve hayvanlara karşı hatırladığım en eski çocukluk anılarımda hep hayvanlar ve bitkiler var.

Sesine hayran olduğum kurbağaları başarısız besleme girişimim, kurumuş çiçek ameliyatlarım, mısır koçanlarındaki püsküllerin renk farkını çözmek için bütün mısırların kabuklarını soymam benim erken çocukluk oyunlarımdı. Bulduğum hasta kedileri iyileştirmesi için babaanneme verir, köpeğiyle oynardım. Bahçıvanın tavukların yumurtalarını çaldığını düşünür, bahçıvandan önce bahçeye inip kümese girer, yumurtaları köşe bucağa saklardım. En önemli işlerim bunlardı, bu konularda çok ciddiydim. Kentli bir çocuk olmama rağmen yedi yaşıma geldiğimde çevremde bulunan kuşlar dahil bütün hayvanları tanır, bütün sebzelerin nasıl geliştiğini, çiçeklerini bilirdim. Bugünün kentli çocukları ise patlıcanın nasıl bir bitkide yetiştiğini, bir köpeğin ellerinin nasıl bir şey olduğunu çoğu zaman bilmiyor. Yaşamak için suya, beslenmeye ihtiyacı olduğunu ise hiç düşünemiyorlar. . Doğadan koparılmış durumdalar.
Yaşam serüvenini bilmeden, kendilerine empoze edilmiş kalıpları kabullenip ya da ezberleyip, giderek her şeye karşı yabancılaşıyorlar.

Hayvan sevginiz nedeniyle çevrenizden olumlu veya olumsuz tepki alıyor musunuz?
- Hayvana odaklanmış bir hayat çoğu kişiyi rahatsız ediyor. Farklılığı kabullenemiyorlar, çünkü kendi farklılıkları ortaya çıkmış oluyor. Kızımla beraber akıl almaz tepkiler aldık, ölümle tehdit edildik, üzerimize ateş edildi, taş atıldı, şişeler fırlatıldı, hakaretler edildi, evimiz gözetlendi. Dışardaki hayvanları beslediğimizde karanlıkta pusu kurulup saldırıldı, hakkımızda sayısız şikayetler yapıldı, iftiralar atıldı.

Ama ben hiç taviz vermeden çizgimi korudum, yaptığım hiçbir şeyden, hiçbir hayvandan vazgeçmedim. Dostlar ve ailem ise, sevgi ve sorumluluğun ölçülebilmesi imkansızken, bunun için ölçüler belirlemeye, önermeye çalıştılar. Beni tarzımdan vazgeçiremeyince uğraşmaktan usandılar. Bana göre sevgi kişiye özel bir duygu, sorumluluk ise bir yaşam tarzıdır, ya vardır ya da yoktur.

Hayvan hakları ile ilgili herhangi bir oluşuma, derneğe üye misiniz?
- 80li yılların sonlarında, İstanbul Belediye Başkanı Bedrettin Dalan´ın son dönemiydi. Ortalara silahlı, azgın adamlar salınmış, bahçelerinde zincirlere bağlı tutulan köpekler bile vurulur ve zehirlenir olmuştu. Evlere giriliyor, içerden köpekler alınıp götürülüyordu. Zamanın hayvanseveri ezilmiş, belediyelere gözyaşları içinde yalvarır hale gelmişti. Halbuki hayvanseverlerin dışında birçok sanatçı bu öldürmeleri tasvip etmiyor, ama ses de vermiyorlardı.
Farklı bir tepki oluşturmak üzere hayvan öldürmelerin protestosu amacıyla Türkiye´de bir ilk olarak karma resim sergisi, öldürülenler anısına arp resitali ve kuduz konulu bir panel düzenledim. Açılışa gelen o zamana kadar tanımadığım birçok hayvansever, daha sonraki toplantılarımızda beni dernek kurmaya ikna ettiler ve 1988 yılında Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği'ni kurduk.

Derneğimiz ilk 10 yılında düzenlediği çok sayıda konferans, açık oturum, belgesel gösterimi, av yasasının ihlalleriyle ilgili davalar, hayvan sorunlarıyla ilgili olarak avcılık, hayvan deneyleri, mezbahalar, belediyelerin gaddar icraatları ve bir hayvan koruma yasasının önemi hakkında çalışmalar yaparak bilinç oluşmasına katkıda bulunmuştur. Ancak günümüzde bu sorunların sadece görünümünün yapay olarak değiştirildiğini, özde ise hiçbir şeyin değişmediğini üzüntüyle izliyorum.


Hatta birçok yeni hayvanseverin dar açılı, hayvandan ziyade kendini kollayan düşünce tarzıyla, bilinçsiz bir şekilde hayvanların zararına, insanların, özellikle de kendilerinin yararına girişimlerde bulunduğunu görüyor, hayvanların kurtuluşu adına umudumu giderek kaybediyorum. Bunun son acılı örneklerinden biri, bir hayvansever tarafından Çevre Bakanlığı'na yazılmış, Kemerburgaz´daki pittbul barındıran döğüşçünün köpeklerinin öldürülmelerini Çevre Bakanlığı´ndan talep eden başvurudur. Döğüşçü ölmelerine sebepse, hayvansever de aynı çizgide kalmış olmuyor mu? Bu davranışlar karşısında isyan etmemek elde değil. Görevimizin yaşatmak olduğu çoktan unutulmuş.
Acaba bu kişiler hayvan sevmezin koyduğu kurallara uyarak yetkililere yaklaşmak mı isterler, beklentileri nedir diye sormak akla geliyor.

Türkiye´de hayvan haklarının korunmasında kamu kurumları, yerel yönetimler yeterince duyarlı mı?
- İnsan icadı olan bu soyut hak kavramını insanlar hemcinslerine karşı ne kadar uyguluyorlar diye sormak isterim.Toplumu oluşturan insanlar. Kamu kurumlarında, yerel yönetimlerin bünyesinde de aynı toplumun insanları var. Özellikle yerel yönetimlerin hayvan haklarının korunması çabası, oy verenden beklentisinin önüne hiçbir zaman geçmemiştir, geçemez de. Sürdürülen sadece bir aldatmacadır. Hakların korunabilmesi için bence, toplumun düşünce yapısının kökten değişmesi gerekiyor.

Basında hayvanlarla ilgili konulara yeterince yer veriliyor mu?
- Basının genel tavrı, yayınlanacak konu sıkıntısı olan bir günde elinde hayvanlarla ilgili bir haber varsa onu baskıya verip boşluğu doldurmaktan yanadır. Bunun dışında sadece sansasyon yaratan, magazin değeri olan haberleri yayınlarlar. Genel olarak gazeteciden, toplumdan farklı bir duyarlılık bekleyemeyiz. Kaldı ki bazı yetkili birim ve kişileri rencide edecek haberlerin özellikle yayınlanmadığını biliyorum.


Sayın Aksoy, Sokak hayvanları ile ilgili genel düşünceniz nedir? Onlarla bire bir ilgileniyor musunuz?
ok zor durumdalar. Sürekli kovalanıyorlar, aç susuz kalıyorlar, taşlanıyorlar, öldürülüyorlar. Hayvan sever kişi ve kuruluşların baskısıyla belediyeler onları ölümüne yakalıyor, yakalama ve ameliyat işleminden sağ çıkanları ise genelde alışık oldukları kendi sokaklarına değil, farklı uzak muhitlere, çokça da ormanlara terk ediyorlar. Aynı uygulamayı bir zamanların epey popüler bir derneği de yapardı. Sokaklardaki hayvanlarımıza bu kötü kaderi ya da sonu hazırlayan, bu uygulamayı teşvik eden hayvan severler hayvanlara çektirilen eziyetlerden, ölümlerinden sorumludurlar.Bu zamanda hayvan severin yapacağı tek şey, mümkün olduğunca çok hayvanı evine, bahçesine alıp belediye tarafından yakalanmalarını önlemektir. Moda tabiriyle bu istifçilik filan değil, yaşatmanın zorunluluğudur. Geçici barınaklara giderek belediyelere destekçi olmak, oralardan sahiplendirmelere çalışmak iş değildir. Hayvanların sokaktan doğrudan evlere alınmaları gerekir. Her hayvan severim diyenin belediyelerden önce davranması şarttır. Ancak hayvan kurtarıyoruz diyerek gereksiz ve zamansız müdahaleleri, olur olmaz yerlerde uzman olmayanlara yaptırmalarının sonucu çoğu zaman ölümle sonlanıyor.Yeterli bilgi, geniş açılı bir bakış sahibi olmayanların hayvanlardan uzak durmalarında yarar var. Kendi çevremde barınacak yeri, hamisi olmayan hayvanlara yıllardan beri tüm saldırılara göğüs gererek her gün muntazaman olarak yemek dağıtır, şimdi ise dağıttırırım. Bir gece yemek dağıtımına kızımla birlikte çıktığımızda tenha arazide saldırıya uğradık. O zamandan sonra yemek dağıtımını hiç aksatmadan başka birine yaptırıyorum. Yıllar önce civar ormanlarına da beslemeye gider, vurulanları tedaviye götürürdüm. Şimdiyse evdeki nüfus yoğunluğundan ötürü ormanlara gidecek zamanım ve gücüm kalmadı.

Türkiyedeki hayvan geçici bakımevleri hakkında fikriniz var mı? Hiç ziyaret ettiniz mi?
-Bu yerlere bakımevi değil temerküz/ölüm kampı demek daha doğru olur.Oradaki elemanların gaddarlığını, veterinerlerinin yetersizliğini, aldırmazlığını, hayvanlara çektirilen eziyeti biliyorum. Ameliyat sonrası anasteziden henüz çıkmamış hayvanların buz gibi havada ıslak fayansların üzerine üst üste atılmalarını, aynı koğuşta yaşayanların dehşetli bakışlarla dikişleri açılmış kanlar içindeki ölü arkadaşlarını izlemelerini, korkudan köşelere sinip kımıltısız dönüp kalanları..Hayatını sürdürebilecekken vakitsiz ölenleri, öldürülenleri, ameliyat edilmemesi gereken hasta ve yaşlıların ameliyata alınmalarını.. ve uyardığımız veterinerlerin yerlerinden kımıldamamalarını..ve daha birçok şeyi gördüm. Buraları hayvan sever destekli ölüm kamplarıdır. Bu uygulamayla yapılan bir kırımdır. Destekçileri ise egoları baskın hayvan severlerdir. çok acı..Tabii bu gibi yerlerde çalışmakta olan veterinerlerin de hayvana karşı sorumluluğunu göz ardı etmemek gerekir. Yetersiz şartlarda hayvanlara müdahalelerde bulunmaları hekimlik etiğine aykırıdır..Ama amaç hayvanları yaşatmak olmadığından meslek kuruluşlarının duruma müdahalesini de elbet hiç görmedik, duymadık, ummuyoruz..

Hayvan Hakları Koruma Yasası hakkındaki görüşünüz?
-1987 yılında derneğimizin kuruluşu henüz gerçekleşmeden yapılan toplantılarımızda Dr. İsmet Sungurbeye bir hayvan koruma yasasının gerekliliğini anlattım ve katkısını rica ettim. Ama gelişmeler umduğumuz gibi olmadı. Ve bugünkü hayvan koruma yasasını incelediğimde satır aralarına hayvanları ölüme götürmeye olanak sağlayan birçok maddenin kurnazca gizlendiğini, hayvanların ve hayvan severin tuzağa düşürüldüğünü görüyorum ve bu aleyhteki durumu öngörmediğim, yıllarca bir koruma yasasının gerekliliğini savunduğum için pişmanlık duyuyorum. Toplum henüz koruma kavramına yabancı.

Türkiye gibi insan haklarının sıkça ihlal edildiği bir ülkede hayvan haklarının savunulmasının önemi nedir?
-Tüm hak ihlalleri insanlar tarafından yapılmakta. Bu yüzden yeryüzünde birkaç yüzyıl sonra hala hakları korunacak birkaç hayvan kalması ihtimalini göz önünde bulundurup, bıkmadan hak kavramının tek taraflı çalıştırılamayacağını işlemeye devam etmemiz lazım. Tabii insandaki düşünce yapısının değişmesi şartıyla hak kavramı da geliştirilebilecek.

Basında çokça karşımıza çıkan bazı köşe yazarlarının, yayın yönetmenlerinin, iş adamlarının, ‘‘ben avlanırken’’ diye başlayan avlanma anılarını okuyoruz. Filanca hayvanı nasıl vurduğunu ballandırarak anlatmalarını ve vurduğu hayvanın üzerinde böbürlenerek çektirdiği hatıra fotoğraflarını görüyoruz. Siz bir dernek başkanı ve gerçek bir hayvan hakları savunucusu olarak bu konuyla ilgili ne söylemek istersiniz?
-İnsanlığın bugün vardığı yerde birkaç kabile dışında beslenme amacıyla avlanma ihtiyacı çoktan ortadan kalkmıştır.Maddi durumu en iyi olandan en fakir olana kadar tüm avlananlar, hayvan öldürerek kişilik sorunlarını kendilerine karşı örtmeye çalışıyorlar. çevrelerine karşı güçlü görünme çabası içindeler. Avcılar rahatsız kişilerdir.Avcılık ve avlanma çok geniş işlenmesi gereken bir konu olduğundan şimdilik bu kadarla yetinmek istedim. Avlanmak cinayet, avcı katildir.

Sirkler, hayvanat bahçeleri, et endüstrisi, sokak hayvanlarına yönelik şiddet... Türkiyede hayvanlara uygulanan şiddetle ilgili bilgiler yeterince gerekli yerlere ulaştırılabiliyor mu?
-Sirklerde eğitim adına hayvanlara çektirilen eziyetleri onaylamak mümkün değil. Ama günümüzde gelişen teknolojik olanaklar sayesinde sirkler işlevlerini kaybetmeye mahkumdur. Hayvanat bahçeleri seyirlik birer vitrin gibi ele alınmadığında, doğal ortamında yaşaması veya oraya geri dönmesi mümkün olmayan hayvanlar ve doğal ortamı tahrip edilmiş hayvanlar için soylarını sürdürebilmelerini sağlayan gerçek sığınaklar olabilirler. Doğal alanların yapay modellerinin aynen uygulanması şartıyla.. Ama o bahçede soy geliştirme amacı güdülüyorsa, hastalar ve yaşlılar göz önünden kaldırılıp öldürülüyorsa, hayvanlar deneyimsiz ve cahil elemanlara muhtaç ediliyorlarsa, uygunsuz yerlere dolduruluyorlarsa o bahçelerin kapatılmasını, o yerde yaşamaya alışmış hayvanları düşünerek yine de öneremiyorum, ancak şartların düzeltilmesini isterim..

Doğadan sırf teşhir için hayvan yakalanıp hayvanat bahçelerine kapatılmasına karşıyım. Kısaca mevcutlar ve bahçede doğanlar iyi şartlarda korunsun, yeni hayvanlar alınmasın. İstanbulda 3. köprü inşaatı için ormanlar kesiliyor. Orda yaşamakta olan hayvanların gidecek yerleri yok. Ya otoyolda ezilerek veya açlıktan ölecekler. Bu gibi durumlarda kesinlikle ava kapalı koruma alanları oluşturulması lazım. İnsanların uğradığı şiddet, gereken tepkiyi göremediği, kanıksandığı sürece , hayvanlara karşı uygulanan şiddet de gerekli tepkiyi görmeyecek..Hemcinsine karşı zorbalık, şiddet ve korkutarak isteklerini elde etmeye alışmış bir toplum hayvana karşı duyarlı olamaz.

Hayvana uygulanan şiddetin, kadın ve çocuğa uygulanan şiddette etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?
-Bunu düşünmüyorum. Şiddet göstermek edinilmiş bir alışkanlıktır, her şeyi kapsar. Hayvana uygulanan şiddet genelde çocuğun yaşadığı çevrenin de teşvikiyle ya da göz yummasıyla bir pratik olarak görülmekte. Babasını şiddet uygularken gören, annesinin kavgasına tanıklık eden bir çocuk bunları taklit etmeye başlar. Bir çocuğun yakın çevresi bunu bilse de nihayet hayvandır, çocuğumdan kıymetli mi der geçer..Giderek çocukta bir davranış modeli olarak şiddet yerleşir.Şiddete meyli olanlar hayatlarının her aşamasında her şeye karşı bu davranışlarını sürdürürler.


Kişinin kendinden farklı varlıklara karşı şiddet uygulamaktan çekinmediğini görüyoruz. örn. karşıyı daha iyi görebilmek için hunharca budanan hatta kesilen ağaçlar, yemek için kesilen hayvanlar, sözde tıbbın gelişmesi amacıyla acılarına aldırmadan kullanılan hayvanlar..Ve bunları yapanlar belki yakın ilişkide olduğumuz insanlar.. Bu yapılanların tamamı insanın diğer canlıları ötekileştirmesinin sonucu. Ama ne yazık ki biz bunları yapanları hala ötekileştiremiyoruz. Osmanlıda cellatların kimlikleri, yaptıkları işin korkunçluğu fark edildiğinden mezarlarında bile meçhul bırakılırmış. Şimdi ise bu işleri yapanlar açık alınla yanımızda bulunuyorlar, üstelik yaptıklarını iftiharla savunarak...



Ece BİLGİN
Kaynak: Sakarya Gazetesi

Hayvan dostu gazeteci Ece Bilgin'in tüm yazılarına ulaşmak için: http://www.sakaryagazetesi.com.tr/yazar_haber.asp?yazar=15#yazar