Subscribe:

30 Ekim 2012 Salı

Tarkan: "Güçlü olan haklı değildir."

Tarkan - Hayvan Hakları
Ünlü sanatçı Tarkan geçtiğimiz günlerde resmi Facebook sayfasından hayvan hakları ile ilgili görüşlerini yayınladı. Sanatçı, "Güçlü olan haklı değildir" başlığıyla yayınladığı yazıda aynı zamanda yeni yasa tasarısıyla ilgili de konuştu.

Tarkan'ın açıklamaları tam kurban bayramı arefesine denk geldiği için bazı gruplardan tepki görse de; biz kendisine gösterdiği cesaret ve hassasiyetten ötürü gönülden teşekkür ediyoruz. Rol model olarak benimsenen sanatçıların bu konuya daha fazla eğilmesi sorunların çözümünde büyük rol oynayacaktır. 

İşte o açıklama:

"İnsanlar karşısında kendisini koruyacak, savunacak gücü kudreti olmayan hayvanlara istediğimiz gibi davranamayız. Güçlü olan haklı değildir. Bizler kendimiz için eşitlik, kendimizi kollama, koruma konularında etik ilkeler tespit ederken, iş hayvanlara gelince bunları unutuyoruz. Onları ayrı tutarak kendimize uyguladığımız ilkelerden uzaklaşıyoruz. Bu bir tezattır! Onların da canlı olduğu gözardı edilmemeli. Hayvanın da aynen insan gibi doğmaya, doğru dürüst yaşamaya, korunmaya ve terk edilmeden; açlıktan susuzluktan, hastalanarak değil; doğal nedenlerle ölmeye hakkı vardır. Bence, Hayvanları Koruma Kanunu’yla ilgili değişiklik tasarısı, pek çok maddesiyle, tıpkı insanlar gibi hayvanların da bu dünyada eşit yaşama hakkına sahip olma fikrine karşı duruyor. Sokaklarda yaşayan hayvanları toplayıp, bir meçhule sürüklemek çağdaş duyarlılığa sığmaz. Ayrıca hayvanların deneylerde kullanılmasının sertifikaya bağlanarak, sanki bu yolla daha az acı çekecekleri izlenimini uyandırmak da yanıltıcıdır. Hayvanlara işkence yapanlara ve onları öldürenlere verilecek cezaların iki yıl hapisle sınırlandırılması, böylece para cezasına dönüştürülebilirliği yüzünden hiçbir caydırıcılık taşımaması da trajik sonuçlara yol açabilir. Yetkililerin, Hayvanları Koruma Kanunu’yla ilgili değişiklik tasarısı konusunda bir kere daha düşünmelerini ve vicdanlarıyla karar vermelerini umut ediyorum."


Tarkan - Animal Rights

Tarkan shares his opinions on animal rights:

"We just can’t mistreat animals who are totally deprived of any self-protection against human beings. The ones who hold power in their hands aren’t the ones who are right. We usually remain blind and careless to the needs of animals while we are perfectly able to set ethical principles for ourselves when our equality and protection is in question. We draw away from the principles we set for ourselves by keeping the animals apart. This is a contradiction and it’s unfair! We shall not ignore the fact that they are living creatures just like us. As humans do, animals do also have the right to be born, to live in proper conditions and to be protected. They shall not die because of abandonment, suffering from starvation and illnesses but from natural reasons. In my opinion, the majority of the articles of the amendment to Animal Protection Law stands against the idea of animals to have the right to live equally on this planet as humans do. Collecting street animals and dragging them to an unknown future will not match with modern human sensibility. Additionally, allowing the usage of animals for laboratory tests only to certificate holders, aiming to create an impression that they will suffer less, is a misleading act. Furthermore, limiting the penalties for torturing and killing animals with 2 years of prison sentence which can be easily converted to a fine thus not raising any deterrent force, can lead to more tragic results. I hope that authorities will reconsider the amendment to Animal Protection Law and make a decision with pure inner conscience..."

18 Ekim 2012 Perşembe

Bayrama EVET Kurbana HAYIR




Bağımsız Hayvan Hakları savunucularının  18 -25 ekim tarihleri arasında Beyoğlu Galatasaray Lisesi önünde yapacakları ' Bayrama evet Kurbana Hayır '  oturma eylemini bu gün saat 18 :00 de başlayacaktır. Eylem 25 ekime kadar her gün aynı yerde 18:00 ile 20:00 saatleri arasında gerçekleşecektir..

Katılımcı arkadaşlarımız ile birlikte okunacak  basın bildirisinin ardından 2 saat boyunca  ellerimizde üstünde mesajlar yazan  pankart ve dövizlerle oturma eylemi yapılacaktır. 

Lütfen siz de önümüzdeki günlerde yaşanacak olan vahşete tepki vermek için aramızda olup bu mücadelede  bize destek verin..

Okunacak basın açıklaması aşağıda tarafınıza sunulmuştur. Bilgi almak için aşağıdaki telefonlara ulaşabilirsiniz. 

Eylem alanında görüşmek umuduyla..İlginiz için teşekkür ediyoruz.  

Ege SAKİN
0507 510 23 30 


Basın Açıklaması : 

Basına ve kamuoyuna: 

Bizler vejetaryen ve vegan hayvan özgürlüğünü savunan hayvan hakları savunucuları olarak, her yıl gerçekleşen şiddet dolu gerek kurban ve gerekse noel yada şükran günü adı altında toplu hayvan yaşam sonlandırma geleneği dursun diyoruz. Bir canı kurban etmedende dini vecibelerinizi yerine getirebileceğinizi unutmayın !


İslam hukuk profesörü sayın. Dr. Hüseyin Hatemi'nin kurbana bakışı aynen şöyledir; Bugün, Hacc Mevsimi sırasında dahi, kuzu kasabı olmak ibadet değil, mutlak günahTır ve yaşlı hayvan kesimine de gerek kalmamıştır. Allah, Kan değil, Sevgi istediğini, Hacc Suresi’nde açıkça beyan etmektedir. 


Her aile için aylık mutfak masrafının üçte birinin yoksullara aktarılması, kurban demektir. Bugünkü kurban uygulaması... ise, gaddarlık ve pisboğazlık tezahürüdür. Yahut da: Kısa süreli et tüketim kooperatifleri kurulmasından ibaret olup, ibadetle asla ilgisi yoktur. 

Her yıl olduğu gibi bu yılda binlerce ‘can’ boğazlanacak. Milyonlarca hayvanın cansız kanlı bedeni  parçalanacak, bir kısmı mangal, bir kısmı kavurma olarak ve derin donduruculara  doldurularak stoklanacak. Bu ibadet olamaz ! 

Böyle bir vahşetin İslam dünyasında yeri olamaz ! 


Ayrıca günümüzde bilimin ilerlemesi ile  etin insan vücuduna yararlı olmadığı gibi  zarar verdiği bilinen bir gerçektir.  Yapılan bilimsel araştırmalar  gırtlak kanseri, gut, romatizma, bağırsak kanseri, kolon kanseri, kadınlarda meme kanseri vb birçok hastalığın kaynağının et yemek olduğu tespit edilmiştir. 

İslam Dini, ' Kurban ' ifadesi ile paylaşmayı, zor durumda olanlara yardımı amaçlar.. Korku içinde titreyen acı ve ızdırap içinde dehşete düşmüş biçare hayvanları işkence ile öldürmek İslam Dini'nin bir ibadet şekli olamaz.. 


İhtiyaç sahiplerine ihtiyaçları doğrultusunda yardım etmek, ve bunu senede bir kez yapmak yerine bir yaşam şekli haline getirmek Sevgi Barış ve Merhamet Dini olan İslam'a yakışan davranışlardır. 

İslam alimleri de fikir birliği içindedirler ki ; Acı ve korku içinde canı alınmış hayvanın etlerini sunmak yerine, hasta bir çocuğun tedavisine, okula giden bir çocuğun eğitimine, işsiz bir ailenin geçimine, destek olmak, sokaklarda aç susuz hayvanlara bir kap su bir kap yemek vermek, ve bu gibi davranışlar göstermek Kurban ibadetini yerine getirmektir. 


Biz vegan ve vejetaryenler; hayvan özgürlüğü ile insan özgürlüğünün birbirinden ayrılmaz şeyler olduğunu düşünüyoruz. Yaşam hakkı bir bütündür.

Öldürmeye, kesmeye, kan akıtmaya vicdanı rahatlıkla elveren insanlar, öldürmeyi kanıksamış insanlar, savaşların terörün, cinayetlerin de başlıca sorumluları oluyorlar..
Mezbaha kancalarında bacaklarından asılı hayvanları boğazlayanlar, ölümü öldürmeyi kanıksamış insanlar başka insanları da rahatlıkla öldürebiliyor..


Öldürmenin, can almanın, kan akıtmanın, işkencenin, normal ve olağan sıradan bir şeymiş gibi gösterilmesine karşı çıkıyoruz. Ve biz biliyoruz ki, can almak hiç bir zaman normal bir davranış olamaz. 

''Kurban bayramı'', '' Noel ''  gibi isimler vererek can almayı kan dökmeyi  vahşeti, şölene çevirmek ÖLÜMÜ kutsamak toplumları şiddete yöneltmektedir.  ..sizler bu işkence ve vahşeti sergilediğiniz sürece  hiç bir zaman  'bayram'' olmayacak..


Bir canlıyı öldürüp, parçalayıp yemeye alıştırılmış bir çocuğun, gelecekte kendi türünün de katili olabileceği şüphesizdir. Sevgi ile yetiştirilmiş, yaşatmasını seven, ölümü hiç bir canlıya reva görmeyen nesiller, özgürlüğü barışı ve kardeşliği çaba bile sarf etmeden bulacaklardır.

Vahşeti durdurmak, kanlı insan tarihinden miras kalmış alışkanlıklarımızdan vazgeçmek, içinde yaşadığımız doğaya ve canlılarına birer tüketim malzemesi olarak bakmamak, doğanın efendisi değil bir parçası olduğumuzu kabul etmek varoluşumuzun devamı için elzem bir zorunluluktur. 

Aksi halde savaşların, cinayetlerin, doğanın içindeki tüm canlılarla birlikte katledilişinin vahşi sorumluları olacağız. Vahşeti durdurmak için buradan bir kez daha tüm insanlığa çağrımızı yineliyoruz... Bir canlının başka bir canlıya kurban olmadığı özgür, eşit, kardeşçe yaşanacak bir dünya için hayvanları yemekten vazgeçin.. 

Hayvanlar candır, dosttur. Yiyecek, giyim, denek, oyuncak, değildirler.. 
Ölüm şenlikleri düzenlemek yerine Hayatı Paylaşalım.. 

Saygı ve sevgilerimizle,
Bağımsız Hayvan Hakları Savunucuları



12 Ekim 2012 Cuma

Katliamın bayramı olur mu?




PROF. DR. HÜSEYİN HATEMİ :  “Kurban” kelimesi, bugün kullandığımız “kesimlik hayvan, kurbanlık” anlamını taşımıyordu
1- Kur’an-i Kerim’e göre Yeryüzünde (Arz) insanlık için ilk kurulan ma’bed Ka’bedir, ilk Evdir, Beyt-ul-Atıyk’dir. (Al-i İmrân,3,92). İslami rivayetlere göre, Adem (A.S), Kabe’nin inşasından (M.Ö 5593 yılı, 10 Eylül günü ) kırk yıl sonra da Jerusalem (Kudüs) deki Beytul- Mukaddes’in ilk şeklini inşa etmiştir.
2- Hazret-i İbrahim (A.S), miladdan önce 1700 yıllarında, oğlu İsmail’i (A.S) Nuh (A.S) devrindeki Tufan’da - MÖ 4500 civarı - harab olmuş Ka’be’nin yanına, daha sonra doğacak oğlu İshak’ı (A.S) da Kudüs’e yerleştirdi ve onlarla birlikte bu iki mabedi ihya etti.
3- İslam’ın son peygamberi (S.A) tebliğe başladığı sırada Ka’be yerinde idi, fakat putlarla doldurulmuş durumda idi. Kudüs’deki Ma’bed, Süleyman Ma’bedi olarak ihtişamlı bir dönem geçirmiş, Babil esareti döneminin başlangıcında yıkılmış, Perslerin ilk imparatoru Daryuş’un desteğiyle (Büyük Kuruş) yeniden inşa edilmiş, Romalılar’ın hakimiyeti döneminde, Hazret’i Mesih’in (A.S.) gözlerden uzaklaşmasından sonra - MS.66- bir isyan sonucunda tekrar harab edilmiş, o yöreye bazı hristiyan kiliseleri yapılmıştı. Daha sonra da bu bölgede Mescid-i Aksa inşa edilecekti. İslai kanaatlere göre, böylece Mescid-i Aksa da Adem’in (AS.) inşa ettiği ikinci Mabed’in devamı demek oluyordu.
4- İslam, Beyt-ul-Atıyk’in açılışı sırasında 10 Eylül’ü karşılayan 10 Zilhicce gününü-Yeryüzü’nde Medeniyet’in başladığı, İlahi Sevgi Mabedi’nin insanlığa açıldığı gün olarak, insanlığın ve İslam’ın en büyük bayramı diye nitelendirdi. Bu Adem’in (AS.) Yeryüzü’ne , 1 Ekim M.Ö. 5594’te indirildiği Arafat Tepesi’nden , İbrahim ve İsmail’in peygamberlik imtihanları yeri olan Mina’ya ve oradan Kabe’ye , çok sembolik Hacc İbadeti’nin gerçekleşeceği gün olacaktı.
5- Museviler, Adem’in Yeryüzü’ne indirildiği 1 Ekim gününü değil, Adem’in o yöre insanlarına ilk tebliği yaptığı 10 Ekim (10 Tişri, Aşura) gününü Yom-i Kipur (Yevmi Kebir) saydılar. İslam Peygamberi M.S. 680’de, Kerbela’da, insanlık şehidi Huseyn’in, sevgili torununun şehid edileceğini biliyordu. (10 Ekim 680). Bu sebeple, bugün değil, Kabe’nin açılışı günü Büyük Bayram oldu.
6- “Kurban” kelimesi, bugün kullandığımız “kesimlik hayvan, kurbanlık” anlamını taşımıyordu. İlahi sevgiyle yapılan her iyi davranış ve özellikle ihtiyaç sahiplerine verilen geçimlikler, “Allah’a yaklaşma vesilesi” anlamında “kurban” olarak niteleniyordu. Akraba, karib, kurbet, takriben... gibi kelimelerde olduğu gibi, bu kelimede “Allah’a yaklaşma niyeti” vardı.
7- Hacc merasimi sırasında, o devrin imkânsızlıklarıyla, yoksul hacıların çölde aç ve perişan kalmamaları için, üreme ve üretme kabiliyetinden kesilmiş, fakat Mina’ya, Arafat’a kadar yürüme gücü olan yaşlı hayvanların Hacc sadakası olarak birlikte götürülmeleri ve Mina’da kesilmelerine - biribirlerinin kanı kokusunu almaksızın, gözleri bağlanarak, eziyet edilmeyerek- cevaz verilmişti. (Hacc Suresi). Hacc’a katılamayacak olanlar da bütün ailenin bir aylık yiyecek masrafının üçte birini, diğer bir deyişle on günlük mutfak masraflarını “hedy” (sadaka, hediye, bağış, kurban) olarak yoksullara verebilirdi. Ramazan Bayramı’ndaki bir günlük mutfak masrafı (Filtre), Kurban Bayramı’nda on güne çıkıyordu.
8- İsmail’e (AS.) bedel gökten koç indirildiğinde korkunç uydurmanın da aslı yoktur. İbrahim asla oğlunu kesmeye yeltenmemiş, sadece rüyasında bunu görmüş (Saffat Suresi) bunun sınav olduğunu anlamış, oğlu elinden alınırsa Allah’a sevgisinin sarsılmayacağını oğluyla birlikte Allah’a arz etmiş, gökten koç filan indirilmemiş, Allah’a “biz İsmail’i (O’nu) Büyük Kurban ile fidyelendirdik” ayetiyle Huseyn’e ve Kerbela’ya işaret buyurmuştur.
9- Kevser Suresi’ndeki “v’enhar” emri de, Resulullah’a (SA) Huseyn’i hatırlatmaktadır. “Hayvan, deve boğazla!” anlamıyla asla ilişkisi yoktur. Nitekim Kevser de Fatıma’nın (SA.) simgesidir.
10- Fasidlerin, kötü niyetlerinin dillerinden kurtulmaya imkân yoktur. Ne var ki ben de doğruyu açıklamakla yükümlüyüm:
a- Bir daha tekrarlıyorum Ben Kurban Bayramı Kavurma Şölenidir, Aşure Matemi de Aşure Festivalidir” demiyorum, “siz bu günleri bu hale soktunuz” diyorum.
b-Bugün, Hacc Mevsimi sırasında dahi, kuzu kasabı olmak ibadet değil, mutlak günahdır ve yaşlı hayvan kesimine de gerek kalmamıştır. Allah, Kan değil, Sevgi istediğini, Hacc Suresi’nde açıkça beyan etmektedir. Her aile için aylık mutfak masrafının üçte birinin yoksullara aktarılması, kurban demektir. Bugünkü kurban uygulaması ise, gaddarlık ve pisboğazlık tezahürüdür. Yahut da: Kısa süreli et tüketim kooperatifleri kurulmasından ibaret olup, ibadetle asla ilgisi yoktur.
c- “Büyük kurban” ın (Huseyn) başının kesilmesine rıza gösterenler, isterlerse kişi başına yüz kuzuyu bizzat boğazlasınlar, bu hayvancağızlar onlar için Allah’a yaklaşma vesilesi değil, kurban değil, udvan vesilesi olurlar. Anlayana selam olsun!
Prof. Dr. Hüseyin HATEMİ
İslam Hukukçusu
Kaynak: Taraf Gazetesi