Subscribe:

30 Haziran 2012 Cumartesi

32. Artvin Kafkasör Boğalara Eziyet Festivali Başladı


32. Artvin Kafkasör Boğalara Eziyet Festivali, kortej yürüyüşü ile başladı.
Festival etkinlikleri kapsamında Çok Katlı Otopark önünden başlayan ve Hükümet Konağı önünde sona eren kortej yürüyüşüne Vali Necmettin Kalkan, CHP Artvin Milletvekili Uğur BayraktutanArtvin Belediye Başkanı Emin Özgün, İl Emniyet Müdürü Hüsrev Salmaner ile vatandaşlar katıldı. 
(Meali: Bu ülkede görev başına getirilen milletvekilleri, valiler, belediye başkanları, emniyet müdürleri bile sahnelenen rezaletin farkında olamayacak kadar duyarsız, merhametsiz ve olayları algılamaktan yoksun.)

Hükümet Konağı önündeki tören, Belediye Başkanı Özgün'ün Atatürk Anıtı'na çelenk sunmasının ardından saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı. 
(Meali: Atatürk ve İstiklal Marşı gibi ögeleri de bu trajediye alet etmekten utanmıyoruz.)
Özgün, burada yaptığı konuşmada, geleneksel hale getirilen festivali bu yılda büyük bir coşku içerisinde kutlayacaklarını belirterek, "Festivalin amacı, insanlar arasındaki birlik ve beraberliği ön plana çıkarmak. İlimizin tanıtılması için bu tür festivallerin bir araç olduğuna inanıyoruz. İlimiz göç veren bir kent. Artvin dışında yaşayan hemşehrilerimizi festivalimize davet ettik. Onlar bu sayede hem memleketlerine gelip özlem giderecekler, hem de yanlarında gönüllü turizm elçilerini getirecekler" dedi. 
(Meali: Biz öyle zavallı insanlarız ki kültür ve turizm gibi amaçlar için bile başka canlılara eziyet etmekte bir beis görmüyoruz. Eğlence anlayışımız bu derece sığ ve acımasız.)
Konuşmaların ardından Vali Kalkan, Artvin Belediyesi ve Artvin Fotoğraf Sanat Derneği'nce düzenlenen "Kuzeyde Doğa ve Yaşam" konulu fotoğraf sergisini açarak, dereceye girenlere plaketlerini verdi.
Kutlamalar, Artvin Belediyesi ve Halk Eğitim Merkezi halk oyunları topluluklarının sunduğu gösteriler ile devam etti.
32. Artvin Kafkasör Boğalara Eziyet Festivali, 1 Temmuz Pazar günü yapılacak olan boğa güreşleri ve ödül töreniyle sona erecek. 
(Meali: 1 Temmuz'daki utanç gösterisiyle acınası eğlencemizin dibine vuracağız. Utanmadan, sıkılmadan, en ufak bir merhamet duymadan... Çünkü biz kültür adı altında süregelen her türlü geleneği sorgulamadan kabullenen aciz bir toplumuz.)
Bu olay için söylenecek söz kalmamıştır artık bizim açımızdan. Kapanışı bizim yerimize Hz.Ali yapsın:
"Merhamet olmazsa fazilet kuru kelimedir."

27 Haziran 2012 Çarşamba

Yine Keçiören Yine Rezillik


Keçiören Belediyesi'nin sokak hayvanlarına yaptığı eziyetlere bugün bir yenisi daha eklendi. Hayvanları sahiplendirmek için bugün Atatürk Kültür Merkezi'nde stand açan belediye hayvanları sıcağın altında, aç, susuz ve kendi dışkılarının üzerinde bırakıp gitti. Bu görüntüleri gören vatandaşlar manzaraya isyan ettiler. Ancak vatandaşların şikayetleri üzerine köpeklere bakılması için bir çalışan gönderen belediye, bugünkü vukuatıyla sokak hayvanlarına bakış açısını bir kez daha ortaya koydu. Görevli veteriner hekimin durumdan rahatsızlığını dile getiren vatandaşlara kaba bir tavır takındığı da gözlerden kaçmadı. Belli ki hayvanların o durumu onlar için gayet sıradandı!

Keçiören Belediyesi'nin Veteriner İşleri Müdürlüğü daha önce şu anda İBB Veteriner İşleri Müdürü olan ve bir çok başarılı çalışmaya imza atan Mustafa Ün tarafından yürütülmekteydi. Ancak kendisinin İBB'ye transfer olmasıyla görev başına gelen yeni Veteriner İşleri Müdürü Ercan Kurnaz Altındağ'da görev yaparken olduğu gibi, burada da şikayetlere konu oldu.

Her geçen gün yeni bir şikayetle gündemimize gelen Ercan Kurnaz'ın bir an evvel görevden alınmasını ve göreve ismi katliamlarla anılmayan bir veteriner hekimin  getirilmesini Keçiören Belediyesi'nden talep ediyoruz. Aksi takdirde hayvanlara yapılan her türlü zulümden sadece Ercan Kurnaz ve müdürlük görevlileri değil, belediye yönetimi de sorumludur.

Bugünkü şikayetle ilgili ayrıntılar:


"Citli alanda olduklari fotograflar dunden. Gunes altinda yanmislar. Gorevliyi gene birilerine aratarak getirttik. Semsiye bulmalari icin uyardik, hayvanlar kucucuk golgeye sikismislardi cunku. Bugun semsiye getirmisler ama durum daha kotuydu. Hayvanlar feci susamislardi, mama paketinin agzi acikti bu sicakta. Ve bir suru sinek vardi kafeslerde. Ben en az 40 dakika orada gorevlinin gelmesini bekledim. Ondan once hayvanlar ne kadar o sekilde tutuldu bilmiyorum. Bu arada hayvanlar gece de orada kaliyormus. Bugun 4 kopekten 3'unu yuvalandilar diyip goturduler. Biri kaldi, yanina da kucucuk bir kopek koydular. Apar topar kafesleri temizlediler ben belediyeyi 3-4 defa arayinca. Veteriner hekimin ismi Huseyin, o da ekiple geldi."









Şikayet için: http://ebelediye.kecioren.bel.tr/webportal/index.php?wwsayfa=47
Ak Masa TEL: 444-5276
Belediye Santral TEL: 312-361-1065




Ercan Kurnaz için daha evvel Keçiören Belediye'sine DOHAYKO tarafından yapılmış başvuru: http://dohayko.org/turkiyede-hayvanlar/2038-kecioren-belediye-baskanina-sahipsiz-hayvanlarin-yok-edilmesi-yeniden-basladi-mi.html



Ercan Kurnaz Altindag'da görevde iken  yok edilen canlar 

Sevgili Arkadaslar,

Ankara Altindag Belediyesi Hayvan Reh. Merkezinin durumu asagidaki resimlerde gorulenlerden daha kotu. Gormeden anlayamazsiniz. Anlamaniz icin gormeniz gerek.
Gostermeden anlatamadim derdimi kimseye..!!!
Orada cok hayvan yok gibi duruyor ama, oyle degil. Yuzlerce hayvan geliyor,
boyle hasta ve keneli ve pisligine idrarina karismis yemekleri yiyerek bir sure kalip
sonra  bir sekilde YOK OLUYORLAR.
Lutfen, durum cok vahim, o zindana yeni hayvanlar gelmesini onleyelim.

15 Haziran 2012 Cuma

ADIDAS Her Sene Milyonlarca Kanguruyu Öldürüyor



Her yıl milyonlarcasını öldürüp, derilerinden ayakkabı yapan Adidas gibi firmaları protesto etmek için çaba gösteren Hayvan Hakları savunucularını destekleyelim. Sadece bu yıl Avustralya da 3 milyon kanguru toplu katliamlarda vahşice yok edildi. Derilerinden ayakkabı yapıldı. Anne kangurunun yüzündeki ifade, can yanmışlığın tanıdık siması..


Lütfen sizler de öncelikle bu firmanın ürettiği tek bir çöpü bile almayarak ve bu bilgiyi mutlaka çevrenizle paylaşarak bizlere destek olun. Masum canların hayatları üzerinden para kazanan Adidas ve benzeri kanlı oluşumlara sadece lanet okumak çözüm değil. Çevremizde farkındalık yaratmak, tüketim alışkanlıklarımızı sorgulamak ve doğaya, canlıların yaşam hakkına saygı duymayan her oluşumla aktif mücadele etmek zorundayız.



7 Haziran 2012 Perşembe

Eşek Adası - Karşılıksız Sevgi (TRT)

Eşek Adası, İzmir´in Çeşme ilçesine bağlı adalardan biridir ve Sakız Adası yakınlarındadır. Vaktiyle bu adaya bırakılan eşekler, burada çoğalmışlar ve dolayısıyla da Ada, Eşek Adası adını almış.

Turistlerin uğrak yeri olan Çeşme´den günübirlik turlarla ziyaret edilebilen Eşek Adası, yerli-yabancı pek çok turistin de ilgisini çekmektedir. Ziyaretçileri tarafından kendilerine bol bol karpuz kapuğu ve bayat ekmek taşınan eşekler, teknelerin yaklaştığını görünce kıyıya yanaşırlar.

Alman kökenli bir hayvan koruma derneği olan Pro-Animale tarafından eşeklerin bakımı ve yem ihtiyacı karşılanmaktadır. Adada bulunan kaynaktan çıkan tuzlu suyun arıtılması için dernek tarafından adaya bir enerji sistemi kurulmuş. Buna, sıcak su ihtiyacının karşılanması için de güneş enerjili su ısıtma sistemi de eklenmiştir. Bu sayede eşeklerin bakımı için adada bulunan halkın suyu arıtmadan, elektrik ihtiyaçı da güneş enerjisinden sağlanmış oluyor.

Eşek Adası ile ilgili TRT'nin hazırladığı Karşılıksız Sevgi programını videoda bulabilirsiniz. İyi seyirler.






4 Haziran 2012 Pazartesi

"Neşter" Programında Köpek Dövüşleri ve Yeni Hayvan Hakları Kanunu

KanalTürk'te yayınlanan Neşter programının 31 Mayıs'taki konukları hayvan hakları gönüllüsü sanatçı Tuna Arman ve İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu'ndan Av. Hülya Yalçın'dı.







Hayvanlar için ''samimi bir koruma ve gerçek adalet'' çağrısı

İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu, Hayvanları Koruma Yasası değişiklik tasarısının eksikleri ve mevcut yanlış uygulamaları daha da ağırlaştıracak düzenlemelerine yönelik kapsamlı ve hukuki bir eleştiri getirdi. Hayvanların "tehlikeli tür" veya "süs hayvanı" şeklinde kategorize edilmesi eleştirilirken, küçük yaştan itibaren "yaşama saygı" eğitimi istendi.


İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu, Hayvanları Koruma Yasası değişiklik tasarısı için kapsamlı bir hukuki eleştiri yaptı. 
Hayvan hakları savunucuları ve hayvan korumacılar tarafından 'AB makyaj yasası' olarak tanımlanan, 2004 yılında yürürlüğe giren 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nda değişiklik yapılmasına ilişkin olarak Başbakanlığa sunulan ve medyada genel olarak, “Hayvana şiddete ceza geliyor” şeklindeki ifadelerle kamuoyuna duyurulan tasarıyla ilgili İstanbul Barosu, Hayvan Hakları Komisyonu Aktif Çalışma Kurulu'ndan yasa tasarısının eksiklikleri ve mevcut durumu daha da ağırlaştıracağı yönlerine yönelik kapsamlı bir değerlendirme geldi.

Hayvanlar için 'bu kadarı yeter' anlayışı uygun değil

Sesonline.net haber sitesinde yer alan habere göre Baro'dan yapılan açıklamada şu görüşler ifade edildi: "Mevcut yasa ve dışarıdan, bizlerden giden tekliflerin harmanlanmasıyla oluşturulan bu yasa teklifi, hayvan korumaya ve 'hayvansever' taleplerine cevap vermekten çok uzaktır. En çok infial uyandıran 'hayvana işkence ve tecavüzle öldürme' başlığıyla yayınlanıyor olması, iyi ve yeterli olduğu anlamına kesinlikle gelmiyor." "Hayvanların yaşamı, 'az da olsa başardık, bu da yeter' diyebileceğimiz bir alan değildir. Tek hayatları var ve hepsi için o önemli. İnsan olarak bize düşen; gerçek bir adalet anlayışı ile samimi koruma düzenlemelerinin peşinde olmaktır..." Yasadaki değişikleri içeren taslağa destek sunan bazı hayvan hakları örgüt ve federasyonlarına da ciddi eleştiriler getiren İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Aktif Çalışma Kurulu adına, Av. Hülya Yalçın tarafından yapılan açıklama şöyle:
  1. Hayvanlara şiddet ve kötü muamelenin (tecavüz, hunharca hisle öldürme, işkence), cezalarının ağırlaştırılarak TCK kapsamında suç olarak tanımlanmasına ilişkin Komisyonumuzun 4 maddelik teklifine de uygun olarak “cezalandırma ve kanuni düzenleme” başlığı zaten yıllardır beklenen bir düzenlemedir. Hayvanların “mal” değil “canlı” olduğu, “süs hayvanı” diye bir sınıflama olmaması gerektiği, hayvan zehirlemelerinin Anayasa ile korunan “Sağlıklı Çevre ve Doğa hakkı”nı ihlal ettiği gerekçeleriyle ilgili kanunlara atfen cezalarının artırılması da gereklidir. Bu düzenleme mutlak, ceza süresi indirilmeden yasalaşmalıdır.
  2. Petshoplarda hayvan satışı kesin olarak yasaklanmalıdır. Hayvanları Koruma Kanunu adıyla düzenlenen bir kanunda “canlıların mobilya, cam eşya” gibi, ama onlardan daha hoyratça kullanıldığı bir sektörde satışını baştan kabul ederek, şartlarını düzenlemek “hayvan hakkı korumak” değildir. Onları ticari meta olarak insan kullanımına sunmanın düzenlemesidir. Petshoplarda hayvan aksesuarları, gıda ve benzeri cansız mal satımı dışında hiçbir canlı satılmamalıdır. Bazı belediyeler tam da buna hazırlanırken Bakanlığın böyle bir düzenleme yapması endişe vericidir. Satışına üretimine izin verip, dövüştürülmeleri, sokağa atılmaları konusunda pasif kalmak çelişkilidir.
  3. Tehlikeli ırklar başlığıyla bir kısım köpeklerin adeta “korku dalgası” eşliğinde soykırıma varacak şekilde yok edilmesinin önünü açan düzenlemeler “Hayvanları Koruma Kanunu” adıyla yayınlanan bir kanunda yapılamaz. Bahse konu hayvanlar sadece bir köpektir. İnsan eliyle tehlikeli hale getirilmelerinin göz ardı edilerek, aslında kendisi de mağdur olan bir canlıyı cezalandıran şey “koruma” değil, “kurtulma ve yok etme” düzenlemesidir. Tehlikeli ırkların tespiti ve toplanmasıyla ilgili olarak 3 Bakanlığın birlikte yayınladığı, altyapıdan yoksun, uygulama zorluklarıyla dolu genelgenin iptali için Hayvan Hakları Komisyonumuzun açtığı “Yasaklı, Tehlikeli Irklar Genelgesi'nin iptali"davamız hala derdesttir. Muhtemelen bu yasa bekleniyor ki bu da adaletsiz, hukuksuz bir uygulamadır. Gerçek bir Hayvan Koruma Kanunu’nda hayvanları tehlikeli, zararlı, öldürülebilir olarak sınıflamak yerine her türlü hayvanın korunabilmesine ilişkin önlemler yer almalıdır. Toplanma, sahiplerinden alınma detaylarının yeri Hayvan Koruma Kanunu değildir.
  4. Hayvan severlerin eğitimi konusunun dar kapsamlı olup; hayvanla yaşamayı öğrenebilmiş, başka bir canlıya empatiyle yaklaşabilmiş insanları kategorize edecek şekilde düzenlenmesi doğru değildir. Eğitim gereklidir, ancak yalnız hayvan severlere değil ilköğretimden itibaren tüm çocuklara 'yaşama saygı' eğitimi verilmelidir. Hayvan koruma kanununda hayvanı korumaya çalışanlara koruma çalışmalarında izlenecek yasal süreç, yardım alabilecekleri kurumlar ve yetkililer hakkında eğitim verilmesi kabul edilebilir.
  5. Mobil kısırlaştırma (seyyar kısırlaştırma) konusu da yaşanmış çok sayıdaki örneğe dayanılarak hayvanlar açısından kesinlikle kabul edilemez bir uygulama olmasına rağmen, hayvan sevenlerin talebi gibi işleme alınması yanlıştır. Günümüz şartlarında bu uygulamanın kesinlikle sakıncalı olması nedeniyle geçtiğimiz yıllarda İVHO hekimleri tarafından açılan “MOBİL KISIRLAŞTIRMA UYGULAMASININ KALDIRILMASI” davası da henüz derdesttir. Yasa düzenleyenlerden hiç birinin sokakta yaşanan bu RESMİ VAHŞET ve KIYIMDAN haberi olmadığından eminiz. Bu kaçamak bir düzenlemedir, kesinlikle iptal edilmesi gerekirken yeni tasarıda yer almasını kesinlikle onaylamıyor, kabul etmiyoruz.
  6. Yasanın müeyyideler bölümünün en az 2 sene hapis cezasıyla sınırlandırılması alınabilecek cezaların para cezasına çevrilmesi sonucunu doğuracak olup bu durum ceza hukukunun öncelikli amacı olan önleme ve caydırıcılık niteliklerinin önüne geçebilecek mahiyette olup böyle bir sonuç bu yasanın ruhuna ve adına aykırıdır.
  7. Evde beslenecek hayvan sayısının sınırlandırılması hakkındaki düzenleme, kısmen istifçilik ön planda tutularak hayvanların niteliği ve etolojileri gözetilerek titizlikle yapılmalıdır. Evde tutulacak hayvan sayısının 5199 SK. Temel ilkeleri doğrultusunda makul sayıyla sınırlandırılması bizler için de anlaşılabilir ve doğru bir düzenlemedir. Ancak ucu açık bırakılarak ve yoğun bir prosedüre bağlanarak “kişisel hakların kullanılması” sınırına gelebilecek her türlü uygulamayı tanımlayacak yönetmelik değişikliklerine yol açacağından bu konunun aceleyle yasalaşmaması gerektiğini beyan ediyoruz. Evlerde bakılan hayvanlarla ilgili olarak zaten başka kanunlarda aleyhe yeterince uygulama maddeleri varken, Hayvanları Koruma Kanununda bu uygulamalara karşı hayvanları koruyacak maddeler olmasından doğal ne olabilir? Bırakın hayvanlara karşı düzenlemeler olan başka kanunlar yapsın bu düzenlemeyi. Koruma kanunu onların nasıl evden atılacağını, kaç tanesiyle yaşanabileceğini düzenleyecekse, hayvanların sıhhati ve doğası açısından düzenlemelidir. Hayvanlarıyla yaşayan insanları infiale sürükleyen bir kanun hayvanlar için doğru kanundur diyemeyiz.
  8. Hayvan Deneyleri hiç tartışmasız hayvan hakları ihlalidir. Başlığı HAYVANLARI KORUMA KANUNU olan bir kanunda 'hayvanların ne gerekçeyle olursa olsun, kesilmesi, kendileri için gerek yokken ilaçla hasta edilmesi, psikolojik travmaya tabi tutulması ve benzeri yüzlerce acı verici yöntem'le deney yapılmasının bu kanunda tek kelime ile bile yer alması yanlıştır. Deney insanlarla ve başka sektörlerle ilgili bir konu olup tanımları orada yer alacak bir başlıktır. Koruma kanununda ise deneyi sonlandıracak çalışmalar olmalı, ya da genel düzenleme ile korunmalarının arttırılması gereklidir. Bu nedenle “deney” düzenlemeleri hakkında hiçbir düzenlemeyi bu kanun kapsamında tartışmaya açık bulmuyoruz. Hayvan koruma kanununda 'hayvan deneyi' başlığı olamaz. Aynı şekilde Av konusunu da genel koruma düzenlemeleri içinde değerlendiriyor ve Koruma Kanunu altında tartışılmasını kabul etmiyoruz.
  9. Ötenazi; Hayvanların yaşam hakkını koruma amaçlı kanunda hiçbir şekilde hayvanların öldürülmesi uyutulma adıyla toplumsal etik körlük yaratılacak şekilde düzenlenemez. Acı çekiyorsa, yaşayamayacak durumda ise gibi göreceli bazı kavramların dayanak alındığı bu konu başlığı 'kime ve neye göre belirlenecek? Kimler uygulayacak? Kim denetleyecek' soruları cevapsız kalacağı için kanun kapsamında yer almaması gereken bir düzenlemedir. Mevcut yasal uygulama ve durumda bile en ağır ihlallere müdahale edebilme alanımız son derece sınırlıyken yeni bir düzenleme ile var olan durumu ağırlaştıracak uygulamalar hiçbir hayvan severin talebi değildir. Geri çekilmelidir.
  10. Bakımevi – barınak konusu da isimler ve kavram karmaşaları arasında hayvanseverleri oldukça müşkül durumda bırakan, yasal kelime oyunlarıyla resmi yolların hızla tıkandığı bir uygulamaya dönüştürülmüştür. Şehirlere uzak, doğal alan adı altındaki yerlere bırakılan hayvanların hiçbir şekilde kontrol edilemeyeceği, ölü diri sayısının doğru şekilde takip edilemeyeceği aşikardır. Mevcut uygulamalar, olabilecek uygulamaların göstergesidir. Hayvanların, özellikle kedi ve köpeklerin şehirlerin dışına taşınması iyiniyetli ve koruma amaçlı bir uygulama değildir. Resmi olarak yapılması gereken en doğru şey;“sokakta yaşayan hayvanların devlet koruması altında olduğunu, küpelerinin onların aşılı ve kısır olduğunu belirttiğini, vatandaşların bu hayvanlara zarar vermesinin yasak olduğunu” deklare etmek ve bunu sağlamlaştırmaktır. Yasa mevcut haliyle bile hakkıyla uygulanabilseydi bu gün her yer yavru kedi ve köpekle dolmamış olurdu. Bunca yıldır yapılagelen uygulamaların yetersizliği, görev ihmalleri, tanım boşluklarından kaynaklanan zaman ve can kayıplarına artarak yenilerinin eklenmemesi için barınak-bakımevi düzenlemeleri geri çekilmeli, Bakanlık tarafından yeniden ve gerçek bir korumaya uygun olarak düzenlenmelidir. Doğru bir düzenlemeye kadar da mevcut durumun iyileştirilmesi için yapılan talepler değerlendirilmeli ve sonuçlandırılmalıdır.